9721 | tezada düşmek | bir sözü öbürünü tutmamak. |
9722 | tezgâh açmak | seyyar satıcı, herhangi bir yere tezgâhını kurmak. |
9723 | tezgâhı kurmak | 1) işe başlamak üzere çalışma araçlarını hazırlamak, çalışmaya başlamak 2) argo yasal olmayan bir işi gerçekleştirebilmek için yalan dolanla aldatmaya, kandırmaya çalışmak. |
9724 | tezgâhtarlık etmek | bir şeyi beğendirmeye çalışmak için fazlaca konuşmak, lüzumsuz yere övmek, methetmek. |
9725 | tezkere almak | ask. askerlik görevini tamamlayarak bunu bildiren bir belge almak. |
9726 | tezkere bırakmak | ask. askerlik görevini bitirdiği hâlde orduda çalışmasını sürdürmek, orduda kalmak. |
9727 | tezkeresini eline vermek | işine son vermek, kovmak. |
9728 | tezkiyesini düzeltmek | ahlakça kötü tanınmışken durumunu düzeltmek. |
9729 | tezvir çıkarmak | birisi hakkında kovculuk etmek. |
9730 | tığ gibi | ince, zayıf, sağlam ve çevik (kimse). Örn: Böyle kibar, yakışıklı, tığ gibi kocayı rüyada görsen inanmazdın. -S. M. Alus. |
9731 | tıka basa doldurmak | doldururken çok bastırıp sıkıştırmak. |
9732 | tıka basa yemek | mideye sıkıntı verecek kadar çok yemek. |
9733 | tıkırı yolunda olmak (gitmek) | varlıklı olmak, hâli vakti yerinde olmak. |
9734 | tıkırında gitmek (olmak, yürümek) | işler yolunda ve düzenli gitmek. Örn: Kimi zaman da her şeyin tıkırında gittiğini düşünüp, haydi bir gece daha yaşasınlar, diyorum. -S. İleri. |
9735 | tıkırını yoluna koymak | geçim düzenini iyi olarak sağlamak. |
9736 | tıknefes olmak | nefesi tıkanmak, nefes darlığı olmak. |
9737 | tıpış tıpış yürümek | 1) kısa adımlarla çabuk yürümek 2) mec. ister istemez bir yere gitmek veya bir yerden ayrılmak. |
9738 | tıraş etmek | 1) tıraş işini yapmak 2) argo bıkkınlık verecek kadar uzun konuşmak. |
9739 | tıraşa tutmak | argo birini bıkkınlık verici uzun konuşmalarla oyalamak. |
9740 | tıraşı gelmek (uzamak) | saçı, sakalı tıraş edilecek duruma gelmek. |
9741 | tırhallı, hep bir hâlli | aynı şartlar altında bulunanların aynı durumda olduklarını anlatmak için söylenen |
9742 | tırıs gitmek | koşmaya yakın hızlı yürümek. |
9743 | tırnak göstermek | korkutmak, gözdağı vermek. |
9744 | tırnak takmak | kötülük yapmak için bahane aramak. Örn: İş karıştırmak için de ilkin belediyeye tırnak takarlar. -M. Ş. Esendal. |
9745 | tırtıl çekmek | henüz yumuşak olan bir parçayı metal bir tırtılla süslemek. |
9746 | tırtıl kesmek | bir şeyin yanlarını diş diş kesmek. |
9747 | tıs kesilmek | sessiz kalmak. Örn: Neyzen hicaz bir taksime başladı bu koca yeri dolduran yüzlerce insan birden tıs kesildi. -O. C. Kaygılı. |
9748 | tıs yok | bir yerde hiç ses olmadığını belirtmek için kullanılan bir söz. |
9749 | tilki gibi | kurnaz (kimse). |
9750 | tilki uykusuna vermek | uyuyormuş gibi yaparak fırsat kollamak. Örn: Muzafferiyeti sonuna kadar yudum yudum içebilmek için kendimi tilki uykusuna verdim. -F. Celâlettin. |