| 871 | dıştan (gürültü) | Sinema/TV. Gürültünün, çerçeve dışındaki bir kaynaktan çıkması durumu. İçten (gürültü)nün karşıtı. |
| 872 | dıştan (ses) | Sinema/TV. Sesin, görüntüde bulunmayan bir kaynaktan çıkması durumu. İçten (ses)in karşıtı. |
| 873 | diklik | Sinema/TV. Bir sesin incelik ya da kalınlık derecesi. (Diklik, doğrudan doğruya yinelenime bağlıdır. Sesin saniyedeki titreşim sayısı olan yinelenim fiziksel bir olaydır. Bu olayın kulağımızdaki etkisi ruhbilimseldir ve diklik denir. Yinelenim değiştikçe diklik de değişir diklik derecesine göre seslerin incelik ya da kalınlık durumu ortaya çıkar). |
| 874 | Dimension-150 | Sinema 70 mm'lik filmin, çok değirmi bir görüntülükte gösterilmesi temeline dayanan bir geniş görüntülük işlemi. |
| 875 | dinleme | Sinema/TV. 1. Bir sesin, seslendirme ya da okuma sırasında, denetim amacıyla izlenmesi. 2. Ses kaynağından çıkan sesin izlenmesi. |
| 876 | dinleyici | TV. Televizyon ve radyo izlencelerini işlikte ya da almaçtan izleyen kimse. |
| 877 | dinot | TV. Elektron çoğaltıcılarda ikincil yayını gerçekleştirmekte kullanılan, genellikle sezyum-antimonla sıvanmış, değişik biçimlerdeki yüzeyler. |
| 878 | dinot etkisi | TV. Görüntü ortikon ışıtacında, dinodun yüzeyindeki kusurlardan dolayı resmin üzerinde beliren parlak noktalar. |
| 879 | dinsel film | Sinema Konusunu dinden alan, izleyicide dinsel duyguyu uyandırmayı, dinsel inançları yaymayı amaçlayan film. |
| 880 | dip | Sinema/TV. Görünçlüğün gerisinde yer alan, geriye düşen yerler. Ön karşıtı. |
| 881 | dip bezemi | Sinema/TV. Bir görünçlükte, dipteki bir aralıktan (pencere, kapı, vb.) ötede görünen, genellikle dışarının bir görünüşünü veren bezem. |
| 882 | dip fotoğrafı | Sinema/TV. Dip bezemi olarak, kullanılan, son derecede büyültülmüş fotoğraf. |
| 883 | dip perdesi | Sinema/TV. Dip bezemini örten perde. |
| 884 | diplik | Sinema/TV. Oyuncuların gerisinde, son derece büyültülmüş fotoğraflardan ya da resimlerden oluşan bezem. |
| 885 | diplik film | Sinema/TV. Yapma ve canlı dip bezemi elde etmek üzere geriden gösterimde kullanılan film. |
| 886 | direk | TV. Verici dalgalığın elden geldiğince geniş bir alana yayında bulunmasını sağlamak amacıyla yüksek bir tepeye dikilen, genellikle 300 m'den uzun olan çelik direk. |
| 887 | diş | Sinema Dişli makaralardaki çıkıntılardan her biri. |
| 888 | diş deliği | bk. delik |
| 889 | dişi örtü | Sinema/TV. Bir örtünün tam ya da tama yakın bütünleyicisi olan saydamsız parça. |
| 890 | dişli başlık | Sinema/TV. Üç ayak başlığının dişli çarklar yardımıyla çalıştırılan çeşidi. |
| 891 | dişli makara | Sinema Alıcı, gösterici, açındırma aygıtı, vb. aygıtlarda filmin düzgün devinimlerini sağlamak üzere dişleri bulunan ve filmlerdeki deliklere girerek filmi yürüten makaralar. |
| 892 | Divcon | TV. ABD'de RCA ortaklığınca geliştirilen ve bilgisayarca depolanmış basılı bilgiyi almaçla veren aygıt. (Aygıtın girdisi, saniyede 2.000 harfi depolayabilecek güçtedir. Bu bilgi, almaçtaki görüntü üzerine bindirilerek ya da tek başına verilebilir. Divcon, özellikle, spor haberlerinde sonuçların açıklanması, seçim sonuçları, gazete başlıkları, tanıtılar, altyazılarda kullanılır). |
| 893 | diyoptri | Sinema/TV. Bir merceğin güç birimi. (Herhangi bir merceğin diyoptriyle gücü, o merceğin metreyle belirtilen odak uzunluğunun karşıtıdır. Örneğin odak uzunluğu 0,10 m olan merceğin gücü, 1/f = 1/0,10 m = 10 diyoptridir. Diyoptri, yakınsak mercek için (+), ıraksak mercek için () imiyle belirtilir). |
| 894 | diyot (ışıtacı) | Sinema/TV. Elektron yayan eksiuç ile bu uca göre pozitif güce eriştiğinde bu elektronları çeken artıuçtan oluşan iki elektrodu bulunan, doğrultmaç ya da bulucu olarak kullanılan en yalınç radyo ışıtacı. |
| 895 | diz çekimi | Sinema/TV. Bir insanı dizinden ya da baldır ortasından yukarısına kadar çerçeveleyen çekim çeşidi. |
| 896 | dizem | Sinema/TV. Bir film ya da televizyon izlencesinde, anlatımdan dolayı ortaya çıkan yavaşlık ya da hızlılık duygusu. |
| 897 | dizi adı | Sinema/TV. Bir film ya da televizyon dizisinin genel adı. |
| 898 | dizileme | Sinema Kurguya hazırlık olmak üzere, bir gün içinde birikmiş çekimlerin değişik çevirimlerini ve bunlarla ilgili ses kuşaklarını bir araya getirme. |
| 899 | doğaçlama sineması | Sinema 1. Çevirimden önce herhangi bir hazırlık, sınama yapılmaksızın, herhangi bir senaryoya bağlanmaksızın, oyuncuların içlerinden geldiği gibi oynamalarına dayanan tutum. 2. Bu tutuma göre gerçekleştirilen sinema yapıtının niteliği. |
| 900 | doğal aydınlatma | Sinema/TV. Güneş ışığından yararlanarak gerçekleştirilen aydınlatma. Yapma aydınlatmanın karşıtı. |