391 | atına bakan ardına bakmaz | görevini eksiksiz yapan, aracını iyi kullanan kimse kendisini kötü duruma düşmekten kurtarmış olur. |
392 | atlar nallanırken kurbağalar ayak uzatmaz | küçükler büyüklerin yanında hadlerini bilmelidir. |
393 | atlar tepişir, arada eşekler ezilir | büyüklerin çatışmasından küçükler zarar görür. |
394 | atlıya saat olmaz | elinde bol imkânlar olan kimse, uzun bir süre içinde yapılabilecek işi çok kısa bir zamanda yapabilir. |
395 | atta karın, yiğitte burun | iyi koşan atın karnı, yiğit erkeğin burnu büyük olur. |
396 | atta, avratta uğur vardır | insana atı ve evlendiği kadın uğur getirir. |
397 | attan düşene yorgan döşek, eşekten düşene kazma kürek | soylu kimse yüzünden başımıza gelen felaketi çabuk atlatırız, soysuz kimse yüzünden başımıza gelen felaketi kolay kolay atlatamayız. |
398 | av avlanmış, tav tavlanmış | olan olmuş, iş işten geçmiş, artık yapacak bir şey yok. |
399 | av avlayanın, kemer bağlayanın | bir şey, onu elde etmenin yolunu bilenin bir şeyden yararlanma, onu kullanmasını becerebilenin hakkıdır. |
400 | av köpeği avdan kalmaz | hazıra konmayı alışkanlık yapmış kimse her zaman bu yolu izler. |
401 | av vuranın değil, alanın | bir şeyden, sahibi değil de başkası yararlanıyorsa asıl sahip yararlanan kişidir. |
402 | ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz | kuşlar avlanmaktan kurtulamazlar, insanlar da hatıra, hayale gelmeyen çeşit çeşit felaketle karşılaşabilirler. |
403 | ava giden avlanır | çıkarını başkalarına zarar vermekte arayan kimse, o zarara kendisi uğrar. |
404 | avcı ne kadar hile (al) bilse ayı o kadar yol bilir | bir kişi başkasını alt etmek için çeşit çeşit ustalık kullanır ama karşısındaki de yenilmemek için türlü önlemler alır. |
405 | avradı eri saklar, peyniri deri | her şey, durumuna uygun yöntemlerle saklanır. |
406 | avrat (kadın) malı, kapı mandalı | bir erkek, karısının malından yararlanmayı düşünmemelidir. |
407 | avrat tuz dedi mi ciğeri cız der | karısı herhangi bir şey isteyince ihtiyaçları karşılayamayan kocanın içi sıkıntıyla dolar. |
408 | avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar | öyle kadınlar vardır ki bir aileye düzen verir, mutluluk getirir öyle kadınlar da vardır ki ailenin düzenini, mutluluğunu bozarlar. |
409 | avrat var, arpa unundan aş yapar avrat var, buğday unundan keş yapar | iş bilen kadın, elverişsiz gereçle güzel şeyler meydana getirir, iş bilmeyen kadın ise en iyi gereci kullansa bile bir şey yapamaz. |
410 | ay (gün) var yılı besler, yıl var ayı (günü) beslemez | öyle zaman olur ki bir aylık kazanç insanı bir yıl geçindirir, öyle zaman da olur ki bir yıllık kazanç bir ay geçindirmeye yetmez. |
411 | ay ayakta çoban yatakta, ay yatakta çoban ayakta | 1) çobanların akşam erken yatması, sabahleyin erken kalkması gerekir 2) genel düzene yardımcı olan araçlar varsa yönetici rahat eder yoksa çok uyanık olması gerekir. |
412 | ay aydın, hesap belli | anlaşılmayacak bir şey yok, hesap ortada, açık. |
413 | ay görmüşün yıldıza minneti (itibarı) yoktur | bir şeyin çok üstününü, çok güzelini görmüş olan kimse, ondan daha az değerde olanını beğenmez. |
414 | ay ışığında ceviz silkilmez | yeterli olmayan koşullarda yapılan işlerden, beklenilen verim alınamaz. |
415 | ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz | insan, yaşamı boyunca çeşitli engellerle ve güçlüklerle karşılaşır. |
416 | ayağı yürüten baştır | halkın düzen içinde çalışmasını baştakiler sağlar. |
417 | ayağında donu yok, fesleğen ister (takar) başına | yoksulluğuna bakmayarak süs ve gösteriş yapmak ister. |
418 | ayağını sıcak tut, başını serin gönlünü ferah tut, düşünme derin | hastalıktan korunmak istiyorsak ayağımızı sıcak, başımızı serin tutmalı, olur olmaz şeyleri sıkıntı konusu yapmamalı, geniş yürekli olmalıyız. |
419 | ayağını yorganına göre uzat | giderini mutlaka gelirine uydurmalısın. |
420 | ayağının bastığı yerde ot bitmez | uğradığı yere bereketsizlik, uğursuzluk getirir. |