751 | çok gezen çok bilir | çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez. |
752 | çok gezen tavuk ayağında pislik getirir | gezip dolaştığı yerlerde kötü şeyler de bulunan kimse, kötü alışkanlıklar ve zararlı bilgiler elde ederek yerine döner. |
753 | çok havlayan köpek ısırmaz | karşısındakini bağırıp çağırmakla korkutmaya çalışan kimse eylemli bir saldırıda bulunmaz. |
754 | çok koşan çabuk (çok, tez) yorulur | sürekli çalışabilmek ve sonuç elde edebilmek için harcanan çabanın yormayacak ölçüde olması gerekir. |
755 | çok naz âşık usandırır | başka şeylerde olduğu gibi nazlanmada da aşırı gidilmemelidir. |
756 | çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin | yönetimi altında bulunan kimselere sık sık müdahale edenler bekledikleri verimi alamadıkları gibi onları da arsız ederler yiyecek ve para bakımından da sıkıntıya düşürenler onları hırsızlığa itmiş olurlar. |
757 | çok söz (laf) yalansız, çok para (mal) haramsız olmaz | bol kazancın içinde yasa dışı elde edilmiş para bulunduğu gibi çok konuşanın sözleri arasında da mutlaka yalan bulunur. |
758 | çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir | çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez. |
759 | çömlekçi suyu saksıdan içer | kişi, geçimini sanatı ile sağlar. |
760 | çöreğin büyüğü, hamurun (unun) çoğundan olur | verimin bol olması, kullanılan malzemenin bol olmasına bağlıdır. |
761 | çul içinde arslan yatar | bir kimsenin değeri, kılık kıyafeti ile değil kişiliğindeki cevherle ölçülür. |
762 | çuvaldız yurdusu (gözü) kadar yerden deve denli soğuk girer | 1) soğuk küçücük bir delikten bile girebilir ve rahatsızlık verebilir 2) bazı küçük olaylar büyük olaylara yol açabilir. |
763 | çürük tahta çivi (mıh) tutmaz | aslında yaramaz olan veya sonradan o duruma getirilen şeyi, ne kadar uğraşsanız da işe yarar duruma getiremezsiniz. |
764 | dağ ardında olsun da, yer altında olmasın | yaşasın da uzakta olsun. |
765 | dağ başına harman yapma, savurursun yel için sel önüne değirmen yapma, öğütürsün sel için | yapacağın iyi bir işi, sonunu hesaplamadan yapma. |
766 | dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir | dağ başında kışın fırtına eksik olmadığı gibi kişinin yaşamında da yıpratıcı olaylar eksik olmaz. |
767 | dağ başından duman eksik olmaz | büyük adamların, büyük iş yapanların her zaman üzüntüleri, sıkıntıları vardır. |
768 | dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz | aynı evde oturan iki aile arasında er geç birtakım anlaşmazlıklar çıkar. |
769 | dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur | ne kadar uzak düşmüş olurlarsa olsunlar, insanlar günün birinde birbirleriyle karşılaşabilirler. |
770 | dağ doğura doğura bir fare doğurmuş | büyük şeyler beklenen bir işten önemsiz bir sonuç alındığında söylenen bir söz. |
771 | dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar | yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinir. |
772 | dağ yürümezse abdal yürür | büyüklük taslayan birinde bitecek bir işimiz varsa biz onun ayağına gidip işimizi görmeliyiz. |
773 | dağ, ovanın süt anasıdır | ticareti besleyen, üretim kaynaklarıdır. |
774 | dağda bağın var, yüreğinde dağın var | malı, mülkü veya evladı olanlar kaygı ve tasadan uzak olamazlar. |
775 | dağda gez belde gez, insafı elden bırakma | eşkıya dahi olsan insafı elden bırakma. |
776 | daha iyisi can sağlığı | bulunabileceklerin en iyisi oldu. |
777 | dalmasını bilmeyen ördek, kıçından dalar | ne yaptığını bilmeyen kişi işi tersinden yürütmeye kalkar. |
778 | dam dolusu tükenmiş, damlayan tükenmemiş | az da olsa sürekli gelir, ne denli çok da olsa, giderek tükenen hazırı yemekten daha iyidir. |
779 | dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı | yersiz ve saçma sözler karşısında söylenen bir söz. |
780 | dam yandı, içindeki sıçan da (birlikte) yandı | bu, büyük bir kayıp ancak eskiden yol açtığı rahatsızlık da sona erdi. |