781 | damdan düşen damdan düşenin hâlinden (hâlini) bilir | iyi bir durumdayken kötü duruma düşen kimse, başına aynı durum gelen kimsenin derdini iyi anlar. |
782 | damlaya damlaya göl olur | azar azar olagelen şeyler birikerek önemli bir niceliğe ulaşacağı için küçümsenmemelidir. |
783 | danışan dağı aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış | bilmediği şeyi bir bilene soran, en zor işlerin bile üstesinden gelir sormayan ise güçlükler içinde yuvarlanır gider. |
784 | danışan dağı aşmış, danışmayanın yolu şaşmış | bilmediği şeyi bir bilene soran, en zor işlerin bile üstesinden gelir sormayan ise güçlükler içinde yuvarlanır gider. |
785 | darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz | kötü gereçle iyi iş görülemez. |
786 | davacın kadı olursa yardımcın Allah olsun | seni yargılayacak kişi, senden davacı olan kişi ise elbette kendisini haklı çıkaracak ve sana ağır ceza verecektir. |
787 | davacısı kadı olanın yardımcısı Allah olsun | seni yargılayacak kişi, senden davacı olan kişi ise elbette kendisini haklı çıkaracak ve sana ağır ceza verecektir. |
788 | davetsiz gelen döşeksiz oturur | çağrılmadan bir yere giden kimse iyi bir ağırlanma beklememelidir. |
789 | davetsiz yere kedilerle köpekler gider | bir yere çağrılmadan gitmek, kişiyi aşağılatan bir davranıştır. |
790 | davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde | sorumluluk birinde olmasına karşın bir başkasının sözü geçiyor. |
791 | davul dengi dengine diye çalar | evlenecek kimselerin birbirlerine denk olması gerekir. |
792 | davulu biz çaldık, parsayı başkası topladı | biz çalıştık, uğraştık, başkası yararlandı. |
793 | davulun sesi uzaktan hoş gelir | işin içinde olmayanlar o işi kolay veya kârlı sanırlar. |
794 | dayak cennetten çıkmıştır | dayağın yola getirici bir etkisi vardır. |
795 | dazlayan daza düşer, kel başlı kıza düşer | evleneceği kişiyi seçmekte çok titizlik gösteren kimse, çoğu kez istemediği, beğenmediği bir kişiye düşer. |
796 | dede (dedesi) koruk yer, torununun dişi kamaşır | eskilerin yaptığı yanlış işlerden daha sonrakiler de zarar görür. |
797 | değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan | karı koca gibi, iş ortağı gibi birlikte yaşayacak, birlikte iş görecek kimseler arasında karşılıklı sevgi bulunmalıdır. |
798 | değirmen taşının altından diri çıkar | en ağır şartlarda bütün güçlükleri yener. |
799 | değirmenden gelenden poğaça umarlar | başka bir yerden gelen kimseden, geldiği yerle ilgili, küçük de olsa bir armağan beklenir. |
800 | değirmene gelen nöbet bekler | bir şeyden birçok kimse yararlanacaksa herkes geliş sırasıyla işini görmek üzere beklemelidir. |
801 | değirmenin suyu nereden geliyor? | bu işin masrafını karşılayacak para nasıl kazanılıyor. |
802 | değirmi yurt tutmaya değirmi göt ister | bir yerde, bir işte tutunup başarı kazanabilmek için sebatla çalışmak gerektir. |
803 | değme sarhoşa yıkılana kadar gitsin | kendi aklını beğenip başkasını dinlemeyen kimseyi gittiği yanlış yoldan döndürmeye kalkmayın, bırakın cezasını çeksin. |
804 | deli arlanmaz, soyu arlanır | densizce, delice iş yapanlar yaptıklarından utanacak durumda değillerdir ama ailesi, yakınları onların davranışlarından üzüntü duyarlar, utanırlar. |
805 | deli deli akanı bura bura tıkarlar | aşırı ve ölçüsüz davrananlara karşı önleyici, sert tedbirler alınır. |
806 | deli deliden hoşlanır, imam ölüden | kişi, kendisine benzeyen veya yarar sağlayacağı kimseden hoşlanır. |
807 | deli deliyi görünce çomağını (değneğini) saklar (gizler) | saldırgan kimse, kendisi gibi birine saldırmaktan çekinir. |
808 | deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun | akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir. |
809 | deli ile çıkma yola, başına getirir bela | deli, kendisiyle arkadaşlık edenin başına çeşit çeşit dert açar. |
810 | deli kız düğün etmiş, kendi baş sedire geçmiş | densiz, budala ev sahibi, konuklarından çok kendini ağırlanacak konuk yerine koyar. |