931 | dünya bir, işi bin | bu dünyada insanın hatır ve hayaline gelmeyen türlü türlü durumlar ortaya çıkar. |
932 | dünya malı dünyada kalır | insan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götüremez, bu nedenle gerek kendisi için gerekse hayırlı işler için para harcamaktan kaçınmamalıdır. |
933 | dünya ölümlü, gün akşamlı | hiçbir durum sürekli değildir, her iyi durumun bir sonu vardır. |
934 | dünya Süleymana bile kalmamış | insan ne kadar zengin olursa olsun bu dünyadan göçüp gidecektir, bu nedenle dünyaya bel bağlamamalıdır. |
935 | dünya tükenir, yalan tükenmez | dünyada çok sayıda yalancı vardır, bunları huylarından vazgeçirmek de imkânsızdır. |
936 | dünya yıkılsa umurunda değil | hiçbir şeyle ilgilenmez, sorumsuz, kaygısızdır. |
937 | dünyada tasasız baş bostan korkuluğunda bulunur | bu dünyada tasasız olan insan yoktur. |
938 | dünyanın ucu uzundur | insanın yaşadıkça türlü durumlarla, çeşitli olaylarla karşılaşabileceğini anlatan bir söz. |
939 | dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir | birçok kimse için felakete yol açan bir olay, bazı insanları ilgilendirmez. |
940 | düş uykudan sonra olur (gelir) | bir işin temeli gerçekleşmedikçe ayrıntılarına sıra gelmez. |
941 | düşenin dostu olmaz | varlıklı kişi yoksullaşınca çevresindeki dostlarından kimse kalmaz. |
942 | düşenin dostu olmaz hele bir düş de gör | varlıklı kişi yoksullaşınca çevresindeki dostlarından kimse kalmaz. |
943 | düşman düşmana gazel (Yasin) okumaz | düşmandan ancak kötülük beklenir. |
944 | düşmana yarak (silah) gerek, ya düşmandan ırak gerek | düşmanın hakkından gelebilmek için silah gerekir eğer silahınız yoksa düşmandan uzak durunuz. |
945 | düşmanın karınca ise de hor bakma | düşmanın ne kadar güçsüz olursa olsun dikkat et, uyanık ol. |
946 | düşmanın karınca olsa kendini merdane tut | düşmanın ne kadar güçsüz olursa olsun dikkat et, uyanık ol. |
947 | düşmez kalkmaz bir Allah | insanların talihsizliklere uğraması olağandır. |
948 | düşün düşün, boktur işin | kötü bir durumdan çıkar yol bulunamadığı zaman söylenen bir söz. |
949 | düt demeye dudak gerek (ister) | bir işin gerçekleştirilebilmesi, gerekli koşulların, araçların bulunmasına bağlıdır. |
950 | ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane | herkesin ölümü için bir sebep vardır. |
951 | ecele çare bulunmaz | ölüm dışında, çaresiz gibi görünen her güç işin bir çıkar yolu vardır. |
952 | eceli gelen (yaklaşan) köpek cami (mescit) duvarına (avlusuna) siyer (işer) | herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığı şeyi kötüleyen, bozan kimse mutlaka kötü bir sonuçla karşılaşır. |
953 | eceli gelen fare kedi taşağı kaşır | herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığı şeyi kötüleyen, bozan kimse mutlaka kötü bir sonuçla karşılaşır. |
954 | edebi edepsizden öğren | edepsizin yaptığı işlerin yapılmaması gereken işler olduğunu düşünmekle doğru yolu bulmuş, böylece edebi edepsizden öğrenmiş olursun. |
955 | eden bulur, inleyen ölür | nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün. |
956 | efendim nerede, ben nerede? | ben ne diyorum, siz ne diyorsunuz. |
957 | eğilen baş kesilmez | kusurunu anlayıp özür dileyen kişi bağışlanmalıdır. |
958 | eğreti ata binen tez iner | ödünç alınmış araçlarla girişilen işler çok kez yürütülemez. |
959 | eğreti kuyruk tez kopar | temeli olmayan işlere güvenilmez. |
960 | eğri düzü beğenmez, bu da bizi beğenmez | hiçbir şeyi beğenmeyenlerin de kusurları vardır. |