1081 | et ne kadar arık olsa üstüne ekmek yaraşır | bilgili ve görgülü kişi, iş başında ve zengin olmasa da bilgisiz ve görgüsüz kişilerin üstünde yer alır. |
1082 | et tırnaktan ayrılmaz | yakın hısımlar arasındaki bağ kolay kolay kopmaz. |
1083 | etek öpmekle dudak aşınmaz | çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak hatta yalvarmak gerekirse, yapılır. |
1084 | eti senin, kemiği benim | çocuğu ben doğurdum ama onu eğitmek sana düşüyor. |
1085 | etle tırnak arasına girilmez | aile anlaşmazlıklarında bir yanı tutmak doğru değildir. |
1086 | etme bulma dünyası | kötülük eden kötülük bulur. |
1087 | etme bulursun, inleme ölürsün | nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün. |
1088 | etme bulursun, inleye inleye ölürsün | nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün. |
1089 | ev alanla evlenene Allah yardım eder | evlenene ve ev yapana herkesin kolaylık göstermesi, onlara Allah'ın yardımının dolaylı olarak ulaşıyor olması demektir. |
1090 | ev alma, komşu al | komşuluk ilişkileri, iyi bir komşuya sahip olma çok çok önemlidir. |
1091 | ev sahibi mülk sahibi, hani nerede bunun ilk sahibi | kişi malını mülkünü kaybederim korkusuyla kendini üzüntüye kaptırmamalı, malı mülkü ile övünmemelidir, zira mal mülk dünyaya ait bir şeydir. |
1092 | ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var | evi olan yalnızca kendi evinde oturur, evi olmayan ise beğendiği evde oturur. |
1093 | evdeki pazar (hesap) çarşıya uymaz | önceden tasarlanan bir iş umulduğu gibi sonuçlanmaz, düşünüldüğü gibi olmaz. |
1094 | evi ev eden avrat | bir evin dirlik ve düzenini kadın sağlar. |
1095 | evimiz bezden, ne umarsın bizden | kendisi yardıma muhtaç olandan yardım beklemek boşuna umutlanmaktır. |
1096 | evladı ben doğurdum ama gönlünü ben doğurmadım | bir kimse evladına emredip birçok şey yaptırır ancak onun gönlüne hükmedemez. |
1097 | evladın var mı, derdin var | çocuklarının sıkıntıları, hastalıkları ana baba için sürekli derttir. |
1098 | evlenenle ev alana Allah yardım eder | evlenene ve ev yapana herkesin kolaylık göstermesi, onlara Allah'ın yardımının dolaylı olarak ulaşıyor olması demektir. |
1099 | evli evine, köylü köyüne | artık dağılalım, herkes evine, işine gitsin. |
1100 | evlinin bir evi var, kiracının bin evi var | evi olan yalnızca kendi evinde oturur, evi olmayan ise beğendiği evde oturur. |
1101 | evvel hesap, sonra kasap | 1) alışverişe çıkan bir kimse para durumunu önceden gözden geçirmelidir 2) insan bir işe girişmeden önce kendi olanaklarını iyi hesaplamalıdır. |
1102 | evvel yediğim hurmalar, bugün kıçımı tırmalar | aradan bir yıl geçmiş, davranışının karşılığını şimdi görüyor, yaptığının acısı bugün çıkıyor. |
1103 | evvela can, sonra canan | insanlar bencildir, önce kendilerini, sonra yakınlarını düşünürler. |
1104 | eyere de gelir semere de | her işe yarar, her türlü işi görebilir. |
1105 | fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp | yoksulluk utanılacak bir şey değildir, çalışmamak en büyük ayıptır. |
1106 | fala inanma, falsız kalma | kişinin oyalanmak, yalan da olsa geleceği üzerine bir şeyler dinlemek isteğini hoş karşılamak gerekir. |
1107 | fare çıktığı deliği bilir | bir kabahate, suça veya gizli işe kalkışan kişi, yakalanacağını anladığında nereye sığınacağını bilir. |
1108 | fare deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (kıçına) kabak bağlamış | 1) yapamayacağı kadar ağır bir işi varken başka bir iş daha yüklenmiş 2) kendisi sığıntı durumundayken yanına bir kişi daha almış. |
1109 | faydasız baş mezara yaraşır | yaşayan kimse bir işe yaramalıdır, bir işe yaramayan kimsenin ölüden farkı yoktur. |
1110 | fazla mal göz çıkarmaz | ne kadar ve ne türden mal olursa olsun malın fazlası elden çıkarılmamalıdır çünkü mutlaka bir gün gelir lazım olur. |