1201 | gün olur yılı besler, yıl olur günü beslemez | öyle zaman olur ki bir aylık kazanç insanı bir yıl geçindirir, öyle zaman da olur ki bir yıllık kazanç bir ay geçindirmeye yetmez. |
1202 | gün varken davarını eve götür | işlerini en uygun zamanda yap. |
1203 | günah benden gitti (gitsin) | ben görevimi yaptım, bundan sonrası için sorumluluk kabul etmem. |
1204 | gündüzün mum yakan geceleyin bulamaz | her şey gerektiği yerde ve zamanda harcanmalıdır. |
1205 | güne göre kürk giyinmek gerek | kılık kıyafetimizi zamanın koşullarına uydurmalıyız. |
1206 | güneş balçıkla sıvanmaz | herkesin bildiği gerçek inkâr edilemez. |
1207 | güneş girmeyen eve doktor girer | güneşsiz evde hastalık eksik olmaz. |
1208 | gürültü istemeyen kazancı (bakırcı) dükkânına girmez (hırkasını başına çeker) | kafasını dinlemek isteyen kimse, gürültülü patırtılı işlerde görev almaz. |
1209 | güttüğüm domuzu bana öğretme | yıllardır tanıdığım bir kimsenin huylarını da bilirim. |
1210 | güvenme (inanma) dostuna, saman doldurur postuna | dost sandığın birtakım kimseler sana kolaylıkla kötülük edebilirler. |
1211 | güvenme varlığa, düşersin darlığa | varlıklarına güvenerek ölçüsüz harcamalarda bulunanlar daha sonraları sıkıntıya düşebilirler. |
1212 | güzel bürünür, çirkin görünür | güzeller nazlı olur, çirkinler ise kendilerini beğendirmeye çalışırlar. |
1213 | güzele bakmak sevaptır | güzele bakarken Tanrının neler yarattığını düşünür ve büyüklüğünü anlarız. |
1214 | güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz | değerli olan yüz güzelliği değil huy güzelliğidir. |
1215 | güzele ne yakışmaz (yaraşmaz) | güzel ne giyse yakışır. |
1216 | güzeli herkes sever | bütün insanlar güzellere ve güzel olan şeylere karşı sevgi beslerler. |
1217 | güzellerin talihi çirkin olur | güzeller kendilerine yaraşan bir yaşayışı her zaman bulamadıkları için mutsuz olurlar. |
1218 | güzellik ondur, dokuzu dondur | güzelliğin büyük bir kısmı giyimle sağlanır. |
1219 | hacı hacı olmaz gitmekle Mekkeye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye | bir işi görünüşte ve biçimsel olarak yapmakla o iş gerçekten yapılmış ve sonuç elde edilmiş olmaz. |
1220 | hacı hacıyı Mekkede, derviş dervişi tekkede bulur | hedefleri, amaçları aynı olanların yolları aynı noktada kesişir. |
1221 | haddini bilmeyene bildirirler | çevresindekileri hiçe sayarak yetkili olmadığı konularda yüksekten atanlara sert karşılıklarla gereken dersler verilir. |
1222 | hak deyince akan sular durur | bir anlaşmazlıkta adalet, tarafsızlık, hakkaniyet devreye girdiğinde kimsenin söyleyecek sözü kalmaz. |
1223 | hak söz ağıdan acıdır | eksikleri, yanlışları, yolsuzlukları bütün çıplaklığıyla ortaya koyan ve eleştiren söz, bu işi yapanlara acı gelir. |
1224 | hak yerde kalmaz | emeğin karşılığı daima ödenir. |
1225 | hak yerini bulur (yerde kalmaz) | haksızlık er geç ortaya çıkar. |
1226 | haklı söz, haksızı Bağdattan çevirir | doğru söz, yanlış yolda çok ilerlemiş kişiyi bile yola getirir. |
1227 | hâl hâlin yoldaşıdır | aynı durumdaki kimseler, birbirlerinin hâlini daha iyi anlarlar. |
1228 | halayıktan kadın olmaz, gül ağacından odun | her şey, kendisinden beklenen görevi yapabilecek niteliklere sahip olmalıdır. |
1229 | halka verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı | kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir. |
1230 | hamala semeri yük olmaz | insana kendi işi ağır gelmez. |