1231 | hamama giren terler | bir işe girişen, o işin güçlüklerini veya masraflarını göze almalıdır. |
1232 | hancı sarhoş yolcu sarhoş | kimin ne yaptığı ne ettiği belli değil. |
1233 | hangi akla hizmet ediyor? | ne gibi bir düşünce ile böylesine olmayacak, mantıksız bir iş yapıyor? |
1234 | hangi dağda kurt öldü? | birisinden beklenmeyen bir davranış görüldüğünde şaşma ve sitem bildirmek için kullanılan bir söz. |
1235 | hangi gün vardır akşam olmadık | sona ermeyecek hiçbir iyi durum, yıldızı sönmeyecek hiçbir ünlü yoktur. |
1236 | hangi rüzgâr attı? | bir yere uzun süre uğramamışken beklenmedik bir zamanda gelenlere sitem yollu söylenen bir söz. |
1237 | hangi taş pekse (katıysa), başını ona vur | kendi kusurun yüzünden zor bir duruma düştüğünde kendini suçla ve başkalarından yardım isteme. |
1238 | hangi taşı kaldırsan, altından çıkar | 1) her işten anlar veya anladığı iddiasında bulunur 2) her işe karışır. |
1239 | hanım kırarsa kaza, halayık kırarsa ceza | buyurucu durumunda olanların yaptığı yanlışlık hoş görülür, buyruk altındakilerin yaptığı yanlışlık suç sayılır. |
1240 | haramın temeli olmaz | haram kazanç, bir işe yaramadan telef olur gider. |
1241 | haramzade pazar bozar, helalzade pazar yapar | sütü bozuk kişi, iki kimsenin arasını açar, anlaşmalarına engel olur soylu kişi ise arabuluculuk yapar, anlaşmalarına yardım eder. |
1242 | harman (harmanını) yakarım diyen orağa yetişmemiş | başkasına kötülük yapmayı tasarlayan kimse, kötülüğünü yapmaya fırsat bulmadan cezasını görür. |
1243 | harman döven öküzün ağzı bağlanmaz | çalışanın emeğinin karşılığı verilmelidir. |
1244 | harman dövmek keçinin işi değil | önemli işler herkese yaptırılmaz. |
1245 | harman sonu dervişlerindir | herkesin bol bol yararlandığı şeylerin artakalanından alçak gönüllüler yararlanır. |
1246 | harman yel ile, düğün el ile | her işin gerçekleşmesi birtakım koşulların bulunmasına bağlıdır. |
1247 | harmanda dirgen yiyen sıpa, yılına kadar acısını unutmaz | uygunsuz davranışlarından dolayı cezalandırılanlar uzun süre aynı davranışı göstermezler. |
1248 | hasta ol benim için, öleyim senin için | kişi kendisi için bir fedakârlıkta bulunan kimseye karşı sırası geldiğinde daha büyük fedakârlıkta bulunur. |
1249 | hasta olmayan, sağlığın kadrini bilmez | insanlar sağlığın değerini ancak hastalıkta acı çekip iyileştikten sonra anlarlar. |
1250 | hastalık kantarla girer, miskalle çıkar | hastalık birden ve çok zorlu gelir ama yavaş yavaş iyileşir. |
1251 | hastalık sağlık bizim için | insan sağ, esen olabildiği gibi hasta da olabilir. |
1252 | hastaya bakmaktan hasta olması yeğdir | ağır bir hastaya bakmak o denli güçtür ki, kimi zaman hasta olmak bundan daha kolay görünür. |
1253 | hastaya döşek sorulmaz | bir kişiye, onsuz yapamayacağı belli olan bir şeyin gerekli olup olmadığı sorulmaz. |
1254 | hatasız kul olmaz | insan yanılmamak için ne kadar dikkat ederse etsin yine yanılır. |
1255 | haydan gelen huya gider | kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar. |
1256 | hayır dile komşuna, hayır gele başına | sen başkaları için iyi şeyler dile ve yap ki başkaları da senin için iyi şeyler dilesin, yapsın. |
1257 | hayırlı evlat neylesin malı, hayırsız evlat neylesin malı | çocuk akıllı ise babasından mal kalsın diye beklemez, malı kendisi kazanır akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda bitirir. |
1258 | hayvan koklaşa koklaşa, insan konuşa konuşa | insanlar konuşarak birbirlerini daha iyi anlarlar. |
1259 | hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe | insanlar konuşarak birbirlerini daha iyi anlarlar. |
1260 | hayvan yularından, insan ikrarından (sözünden) tutulur | yularından tutulan hayvan başka yöne sapamadığı gibi insan da söylediği sözün dışına çıkamaz. |