1531 | kavgada yumruk sayılmaz | kavga sırasında hem dayak yenilir hem de atılır. |
1532 | kavun kökeninde büyür | çocuk anne baba ocağında, herhangi bir kişi doğup büyüdüğü çevrede yetişir, gelişir. |
1533 | kavurga karın doyurmaz | gerçek gereksinimler, avutucu, oyalayıcı şeylerle karşılanmaz. |
1534 | kaya uçmazsa, dere dolmaz | büyük gereksinimlerde çok fedakârlık yapmak gerekir. |
1535 | kaybolan (zayi olan) koyunun kuyruğu büyük olur | elden kaçırılan fırsat gözde büyütülür. |
1536 | kayış bilir kotan ne çeker | ağır bir işin ne kadar güç yapıldığını ancak o işin yapılmasında aracı olan, emeği geçen bilir. |
1537 | kaymağı seven mandayı yanında taşır | sevdiği şeyden yoksun kalmak istemeyen kişi, onu sağlayacak araçları eli altında bulundurmalı ve bunun için gereken sıkıntılara katlanmalıdır. |
1538 | kaynana öcü, oğlu cici | gelinler kocalarını severler de kaynanalarını sevmezler. |
1539 | kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse gelinin başını yarar | kaynana ne kadar yumuşak huylu, ne kadar iyi davranışlı olursa olsun, her hâli gelini rahatsız eder. |
1540 | kaynayan kazan kapak tutmaz | içten içe, gizlice gelişen olaylar veya duygular bir yerde patlak verir. |
1541 | kaz gelen yerden tavuk esirgenmez | büyük çıkarlar beklenen durumlarda küçük fedakârlıklar yapılmalıdır. |
1542 | kaz kazla, daz dazla, kel tavuk kel (topal) horozla | herkes kendi durumuna uygun gelen kişilerle anlaşıp arkadaşlık ederler. |
1543 | kaza geliyorum demez | kaza, beklenmedik zamanda, ansızın olur. |
1544 | kazan kaynamayan yerde maymun oynamaz | hiçbir iş karşılıksız yapılmaz. |
1545 | kazanırsan dost kazan, düşmanı anan da doğurur | sen dost kazanmanın yoluna bak, düşman kolay kazanılır. |
1546 | kazanmayanın kazanı kaynamaz | kazancı olmayan kişinin evinde yemek pişmez. |
1547 | kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu | sen başkasına kötülük yapma yolunu tutarsan başkası da sana kötülük yapma yolunu tutar. |
1548 | keçi geberse de kuyruğunu indirmez | inatçı ölse de inadından vazgeçmez. |
1549 | keçi kurttan kurtulsa gergedan olur | tehlikeler, zararlar olmasa her şey alabildiğine gelişir. |
1550 | keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar | büyüklerin tuttuğu yol, küçüklere örnek olur. |
1551 | keçide de sakal var | sakal, kişiye değer kazandırmaz. |
1552 | keçinin uyuzu, çeşmenin gözünden su içer | değersiz kişiler kendilerini değerli ve en güzel şeye layık görürler. |
1553 | keçiye can kaygısı, kasaba yağ kaygısı | bir kişi önemli bir kaybından dolayı çırpınıp kıvranırken başka bir kişi bu durumdan ne kadar çok yararlanabileceğini düşünür. |
1554 | keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur | gözü doymayan hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar. |
1555 | kedi götünü görmüş, yaram var demiş | bazı insanlar hiç olmayacak bir şeyi kendisine dert edinir. |
1556 | kedi kıçına bakar da yaram var dermiş | bazı insanlar hiç olmayacak bir şeyi kendisine dert edinir. |
1557 | kedi olalı bir fare tuttu | en sonunda bir iş başarabildi. |
1558 | kedi yavrusunu yerken sıçana benzetir | kişi yolsuz olduğunu bildiği bir işi yaparken kendini mazur göstermek için bahane uydurur. |
1559 | kedi yetişemediği (uzanamadığı) ciğere pis (murdar) dermiş | kişi, elde edemediği şeyi istemiyormuş, beğenmiyormuş gibi görünür. |
1560 | kedinin boynuna ciğer asılmaz | bir kimseye, kullanıp zarar vereceği, kendine mal edip ortadan kaldıracağı şey emanet edilmez. |