1681 | kör satıcının kör alıcısı olur | herkes dengiyle iş yapar. |
1682 | köre renkten bahsolunmaz | bir şeyin niteliği hakkında bilgisi olmayan kişiye, o şeyin sözü edilmez. |
1683 | körle yatan şaşı kalkar | değersiz, kötü kimselerle ilişki kuranlar kötü huylar edinirler. |
1684 | körler memleketinde şaşılar padişah olur | hepsi bilgisiz olan bir çevrede azıcık bilgisi bulunan başa geçer. |
1685 | körler memleketinde tek gözlü kraldır | hepsi bilgisiz olan bir çevrede azıcık bilgisi bulunan başa geçer. |
1686 | körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz | istenilen şey fazlasıyla elde edildi. |
1687 | körün istediği bir göz, iki olursa ne söz | istenilen şey fazlasıyla elde edildi. |
1688 | körün istediği iki göz, biri ela biri boz | istenilen şey fazlasıyla elde edildi. |
1689 | körün yanına varırsan, sen de bir gözünü kapa | birtakım eksiklikleri bulunan bir kimsenin yanında ona eksikliğini sezdirip onu mutsuz edecek davranışlardan kaçınılmalıdır. |
1690 | kös dinleyen, davula kulak vermez | başından büyük olaylar geçmiş kişi küçük dertleri sorun etmez. |
1691 | köseyle alay edenin top sakalı kara gerek | başkasının eksikleriyle eğlenen kimsenin kendisi kusursuz olmalıdır. |
1692 | köşe taşı köşede yakışır | değerli kimselerin önemli mevkilerde bulunması gerekir. |
1693 | kötü haber tez duyulur | ölüm gibi kötü haber çabuk yayılır. |
1694 | kötü komşu insanı hacet sahibi eder | kötü komşu kendisinden emanet olarak istenen şeyi vermez, emanet isteyen de gidip o şeyden satın alır. |
1695 | kötü söyleme eşine, ağı katar aşına | ilişkide bulunduğun kimseleri sözlerinle incitme, kötüleme ki onlar da sana daha büyük kötülük yapmasınlar. |
1696 | kötü söz insanı dininden çıkarır | gönül alıcı, okşayıcı sözlerle karşımızdakinin inadı yenilebilir. |
1697 | kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı | iyiliğe karşı iyiliği herkes yapabilir, önemli olan kötülüğe karşı iyilik yapabilmektir. |
1698 | kötürümden aksak, hiç yoktan torlak yeğdir | kusurlu da olsa bir şeyin elde bulunması, hiç bulunmamasından daha iyidir. |
1699 | köylü, misafir kabul etmeyiz demez, konacak konak yoktur der | kişi bir işi yapmak istemezse doğrudan doğruya yapmam demez de birtakım gerekçeler ileri sürerek bunu gerçekleştirmenin olanağı bulunmadığını söyler. |
1700 | köylünün kahve cezvesi karaca amma sürece | köylünün kahve cezvesi gösterişsizdir ama konukları ağırlamak için sürekli olarak kaynar. |
1701 | kucağı dolu olanın, ocağı yanar | geleceği düşünüp gerekli önlemleri alan, geçim sıkıntısı çekmez. |
1702 | kul azmayınca Hak yazmaz | kişinin başına azgınlığı yüzünden felaket gelir. |
1703 | kul hatasız olmaz | insan yanılmamak için ne kadar dikkat ederse etsin yine yanılır. |
1704 | kul kullanan, bir gözünü kör, bir kulağını sağır etmeli | işçi çalıştıran kimse, işin aksamaması için işçinin yaptığı yanlışları her zaman görmemeli, söylediği uygunsuz sözleri işitmemelidir. |
1705 | kul sıkışmayınca (daralmayınca, bunalmayınca) Hızır yetişmez | yardım hep en zor anda gelir. |
1706 | kulaktan burun yakın, kardeşten karın yakın | insanın kendi yararı her şeyden önemlidir. |
1707 | kuma gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş | bir erkeğin karıları birbirleriyle anlaşabilirler ancak kardeşlerin karıları geçinemezler. |
1708 | kumarda kaybeden aşkta kazanır | halk arasındaki inanca göre kumar oynayan ve parasını kaybeden biri üzülmemelidir, böyleleri aşkta şanslıdırlar. |
1709 | kurban etiyle köpek tavlanmaz | kimi şeyler, yararlı da olsa herkese verilmez. |
1710 | kurcalama sivilceyi (sivilceyi kurcalama) çıban edersin | küçük bir sorunu çok kurcalar, çok deşerseniz başınıza büyük dert açarsınız. |