1741 | kürk ile börk ile adam olunmaz | kılık kıyafet, değeri olmayan kişiye değer kazandırmaz. |
1742 | kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü | başkalarının gereksinimlerine çare bulan kişi bunlara benzeyen kendi ihtiyaçlarını savsaklar. |
1743 | kürkü orak vaktinde, orağı kürk | gereksinimler vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman karşılanmalıdır. |
1744 | küstüğün dağın odununu kesme | insan onuruna düşkün olup ilişkisini kestiği bir yerden veya kimseden herhangi bir yarar elde etmeye çalışmamalıdır. |
1745 | laf lafı açar | bir konu üzerinde konuşulurken ilgisi dolayısıyla söz başka bir konuya geçer, sohbet uzar, gider. |
1746 | laf lafı açar, laf da tabakayı açar | bir konu üzerinde konuşulurken ilgisi dolayısıyla söz başka bir konuya geçer, sohbet uzar, gider. |
1747 | laf torbaya girmez | ağızdan çıkan bir söz, artık gizli kalmaz, herkes onu duyar. |
1748 | lafla peynir gemisi yürümez | şöyle yaparım, böyle yaparım demekle yapılması gereken iş yapılmaz. |
1749 | latife latif gerek | şaka yaparken bile incelikten ayrılmamak gerek. |
1750 | leyleği kuştan mı sayarsın, yazın gelir, kışın gider | sürekli olarak bir iş üzerinde durmayan, maymun iştahlı olan kişiye kimse güvenmez. |
1751 | leyleğin ömrü (günü) laklakla geçer | boş, anlamsız konuşanların durumunu anlatmak için söylenen bir söz. |
1752 | lodosun gözü yaşlı olur | lodos genellikle yağmur getirir. |
1753 | lokma (bile) çiğnenmeden yutulmaz | her iş emekle yapılır. |
1754 | lokma karın doyurmaz, şefkat artırır | bir kimseye verilen armağan, aradaki sevgiyi artırdığı için değerlidir. |
1755 | mahkeme kadıya mülk değil | hiç kimse, bulunduğu kamu hizmetinde ömrünün sonuna kadar kalamaz. |
1756 | maksat muhabbet olsun | dostların konu kıtlığında bile konuşacak şeyleri vardır. |
1757 | mal adama hem dost, hem düşmandır | malın insana yararı olduğu gibi zararı da vardır. |
1758 | mal canı kazanmaz, can malı kazanır | insan mal kazanacağım diye sağlığını tehlikeye atmamalıdır. |
1759 | mal canın yongasıdır | insan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar. |
1760 | mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan | bu dünya gelip geçicidir, mala mülke fazla değer vermemek gerekir. |
1761 | mal melameti örter | zenginlik, kişinin ayıplarını, kusurlarını kapatır. |
1762 | malı ongun olanın adı angın olur | malından çok ürün alan kişinin adı her yerde anılır. |
1763 | malın iyisi boğazdan geçer | kişinin, yiyemediği malının bir değeri yoktur. |
1764 | malın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın | çiftçinin toprağı suya ne kadar yakınsa değeri o kadar çok olur bakımı, ürünün güvenliği ve eve kolay taşınabilmesi bakımından toprağın eve yakın olması daha da önemlidir. |
1765 | malını yemesini bilmeyen zengin, her gün züğürttür | züğürt, yokluk içinde bulunduğundan yiyemez, varlık içinde olduğu hâlde yiyemeyen de bunun gibidir. |
1766 | marifet iltifata tabidir | başarılı bir kimse, desteklenir, takdir edilir, övülürse daha iyi işler yapar. |
1767 | mart ayı dert ayı | mart ayında havalar sık sık değiştiği için insan kendisini koruyamaz ve hasta olur. |
1768 | mart çıkmadıkça dert çıkmaz | kış hastalıkları, mart sona ermedikçe bitmez. |
1769 | mart dokuzunda çıra yak, bağ buda | mart ayının dokuzunda bağların kesinlikle budanması gerekir, bu iş gündüz yetiştirilemezse gece çıra ışığında yapılmaya değecek kadar önemlidir. |
1770 | mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır | mart ayındaki şiddetli soğuklarda insanlar ellerine geçen her şeyi yakmak zorunda kalırlar. |