1771 | mart kuruluk, nisan yağmurluk | herkes, ortam ve koşulların işine uygun olmasını bekler veya ister. |
1772 | martta tezek kuruya, nisanda seller yürüye | herkes, ortam ve koşulların işine uygun olmasını bekler veya ister. |
1773 | martta yağmaz, nisanda dinmezse sabanlar altın olur | kara kışta kar yağar, martta yağış olmaz, nisanda da çok yağmur yağarsa o yıl bol ürün alınır çiftçinin yüzü güler. |
1774 | maşa varken elini ateşe sokma | başka birine yaptırabileceğin tehlikeli işe kendin girişme. |
1775 | mayasız yoğurt tutmaz | çok para kazanabilmek için az da olsa elde bir sermaye olması gerekir. |
1776 | mazlumun ahı yerde kalmaz | zulüm gören kimsenin bedduası tutar. |
1777 | mazlumun ahı, indirir şahı | zulüm gören kimsenin bedduası tutar. |
1778 | mektepten çıkan eşek Marsıvandan çıkmaz | öğrenim görmüş olsalar bile bazıları eğitilmemiş gibi davranabilirler. |
1779 | merak insanı mezara sokar | her şeyi öğrenme merakı, insanı birtakım tehlikelerle karşı karşıya getirebilir. |
1780 | meramın elinden bir şey kurtulmaz | bir şey yapmaya azmeden ve ona dört elle sarılan kişi, kesinlikle başarıya ulaşır. |
1781 | merdiven ayak ayak (basamak basamak) çıkılır | en yüksek mevkiye yavaş yavaş yükselerek çıkılır. |
1782 | merhametten maraz doğar (hasıl olur) | kimi kişiler, kendilerine acıyıp iyilik edenlerin başını derde sokarlar veya bu iyiliği kötüye kullanırlar. |
1783 | mermer iyi taştan, iyilik iki baştan | birbiriyle ilişkileri bulunan iki kişinin iyi geçinebilmeleri için yalnızca birinin iyi olması yetmez. |
1784 | mescite gerek olan meyhaneye haramdır | insanın kendisine gerekli olan bir şeyi yabancıya vermesi doğru değildir. |
1785 | meyhaneciden şahit istemişler, bozacıyı göstermiş | uygunsuz iş yapan kimse, haklı olduğunu göstermek için kendisine benzeyen birini tanık gösterir. |
1786 | meyhanecinin yüzünü bayram topu güldürür | yasak yüzünden işi aksamış kimse yasağın kalkmasına sevinir. |
1787 | meyve veren ağaç taşlanır | bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırılır. |
1788 | meyveli ağacı taşlarlar | bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimselere genellikle sataşılır. |
1789 | mezar taşı ile övünülmez | kişi geçmişteki atalarıyla değil ancak kendi değeri ile övünmelidir. |
1790 | mısıra yağmur geliyor demişler, çapan birlik mi? demiş | mısır bol su ister ama çapalanmazsa sudan gereği gibi yararlanılmaz. |
1791 | Mısırdaki sağır sultan bile duydu | duymayan kalmadı. |
1792 | mızrak çuvala girmez (sığmaz) | gizli tutulması imkânsız durumlar karşısında söylenen bir söz. |
1793 | milletin ağzı torba değil ki büzesin (dikesin) | başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız. |
1794 | minare de doğru, ama içi eğri | doğru görünen nice kişiler vardır ki içyüzlerini bilenlerden nasıl düzenbaz oldukları öğrenilir. |
1795 | minareyi çalan kılıfını hazırlar | kolay kolay gizlenemeyecek kadar büyük bir yolsuzluğu yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını önceden düşünür. |
1796 | minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır (bitti beller) | önemli iş yapmamış olanlar, yapılmış önemli işleri kendiliğinden oluvermiş sanırlar. |
1797 | miras helal hele (ele) al demişler | miras, alabildiği takdirde mirasçının hakkıdır. |
1798 | mirî malı balık kılçığıdır, yutulmaz | devlet malı haksız olarak kendine mal edildiğinde rahatça kullanılamaz ve günün birinde hesabı sorulur. |
1799 | misafir kısmeti ile gelir | misafirin geldiği evde ya yiyecek bulunur veya beklenmedik bir yerden o sırada yiyecek gelir. |
1800 | misafir misafiri (dilenci dilenciyi) istemez (sevmez), ev sahibi ikisini de | misafir, bütün ağırlamaların yalnız kendisi için olmasını istediğinden gittiği yere başka bir misafirin gelmesini istemez ev sahibi de hiç misafir gelmese de rahatım bozulmasa diye düşünür. |