1831 | nerede birlik, orda dirlik | aralarında duygu ve düşünce birliği bulunan topluluklar, dirlik ve düzenlik içinde yaşarlar. |
1832 | nerede bu bolluk | bu işi yapmak sanıldığı kadar kolay değil, imkânlar sınırlı. |
1833 | nerede çokluk, orada bokluk | birlikte iş yapmak üzere toplanan kişiler çok olursa her kafadan bir ses çıkar, anlaşmazlıklar belirir, iş yapmak güçleşir. |
1834 | nerede hareket, orada bereket | hareket olan yerde bolluk olur. |
1835 | nereye gitsen okka dört yüz dirhem | konuşulan bir gerçeğin açıklığını ve tartışma götürmezliğini anlatmak için söylenen bir söz. |
1836 | nikâhta keramet vardır | nikâh evlenenleri sevgi bağıyla bağlar. |
1837 | nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç olur | nisan yağmuru ekinlerin sapını geliştirir, mayıs yağmuru ise başakların dolgunlaşmasını sağlar. |
1838 | nisan yağmuru altın araba, gümüş tekerlek | nisan da yağan yağmur ürünleri bereketli kılar, çiftçiyi zengin eder. |
1839 | niyet hayır, akıbet hayır (selamet) | her girişilen işin niyeti önemlidir, iyi niyetle girişilen bir işin sonu doğal olarak hayırlı olur. |
1840 | od ile su, dilsiz yağıdır | yangın ve sel felaketi tıpkı düşman gibidir, sessizce, haber vermeden gelir. |
1841 | oduncunun gözü omçada | herkes işine yarayan şeyi elde etmeye çalışır. |
1842 | oduncunun gözü omçada, dilencinin gözü çömçede | herkes işine yarayan şeyi elde etmeye çalışır. |
1843 | oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası | eve gelin geldikten sonra oğlanın anası kapı dışarı edilecek kadar fazla görülür ama kızın anası başköşeye oturtulur. |
1844 | oğlan atadan (babadan) öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi | erkek çocuk, erkeklerin yapması gereken şeyleri babasından, kız çocuk da kadınların yapması gereken şeyleri annesinden öğrenir anne ve baba bunları bilmiyorsa çocuktan böyle şeyler beklenemez. |
1845 | oğlan dayıya, kız halaya çeker | oğlan çocuğunun yüzü de, huyu da dayısına, kız çocuğunki ise halasına benzer. |
1846 | oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün | çoğu zaman doğacak çocuğun oğlan olması istenir, onun için oğlan doğuran kadın sevinir, kız doğuran kadın üzülür. |
1847 | oğlan yetir, kız yetir ağır yükü sen götür | çocuk büyütmek, evi yönetmek hep annenin görevi olduğundan anne olmak kolay iş değildir. |
1848 | oğlanınki oğul balı, kızınki bahçe gülü | torun oğlandan olursa oğul balı, kızdan olursa bahçe gülü diye sevilir. |
1849 | oğlum deli malı neylesin, oğlum akıllı malı neylesin | çocuk akıllı ise babasından mal kalsın diye beklemez, malı kendisi kazanır akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda bitirir. |
1850 | oğlumu (evladımı) ben doğurdum amma gönlünü ben doğurmadım | bir kimse evladına emredip birçok şey yaptırır ancak onun gönlüne hükmedemez. |
1851 | okka her yerde dört yüz dirhem | konuşulan bir gerçeğin açıklığını ve tartışma götürmezliğini anlatmak için söylenen bir söz. |
1852 | olacakla öleceğe çare bulunmaz | insanın alnına yazılmış olan şeyler önlenemez. |
1853 | olan dört bağlar, olmayan dert bağlar | zengin, giyinir, kuşanır, istediği gibi yaşar fakirse yoksulluğun acısını çeker. |
1854 | oldu olacak, kırıldı nacak | her şey olup bitti, iş işten geçti. |
1855 | olmaz olmaz deme, olmaz olmaz | hiçbir şey için olmaz deme, dünyada olmayacak şey yoktur. |
1856 | olsa ile bulsayı ekmişler, yel ile yuf bitmiş | şu iş şöyle olsa, bu iş böyle olsa diyerek istediğimiz sonuca varamayız, elde etmek istediğimiz sonucu istekle değil çalışmakla gerçekleştirmeliyiz. |
1857 | olsayı bulsaya vermişler, hiç doğmuş | şu iş şöyle olsa, bu iş böyle olsa diyerek istediğimiz sonuca varamayız, elde etmek istediğimiz sonucu istekle değil çalışmakla gerçekleştirmeliyiz. |
1858 | on beşinde kız, ya erde gerek ya yerde | kız on beş yaşına ulaştığında evlendirilmelidir, evlendirilmezse anneyi, babayı güç durumda bırakacak çok üzücü olaylar çıkabileceğinden böyle olacağına kızın ölmesi daha iyidir. |
1859 | on para on aslanın ağzında | para kazanmak çok güçleşti. |
1860 | onmadık (talihsiz) hacıyı deve üstünde (Arafatta) yılan sokar | amacını gerçekleştirmesi mümkün olmayan kişinin karşısına, hatır ve hayale gelmeyen ve yenilemeyen engeller çıkar. |