1861 | onmadık yılın yağmuru harman vakti yağar | zamanında olduğunda büyük yarar sağlayacak bir durum, zamanı geçtikten sonra gerçekleşirse zarar bile verebilir. |
1862 | ortak gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş | bir erkeğin karıları birbirleriyle anlaşabilirler ancak kardeşlerin karıları geçinemezler. |
1863 | ortaklık öküzden, başlı başına buzağı yeğdir | kişinin malı çok ama bunlar ortak malıysa yalnız kendisine ait azıcık malı bulunması daha iyidir. |
1864 | osurgan (osuruklu) göte arpa ekmeği bahane | 1) zaten zayıf, hastalıklı kişi sağlığının bozulmasını önemsiz etkenlere bağlar 2) davranışları beğenilmeyen kişi sudan sebeplerle kendisini mazur göstermeye çalışır. |
1865 | otu çek, köküne bak | kişinin kimliğini öğrenmek için soyunu sopunu bilmek gerekir. |
1866 | otuz iki dişten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır | bir ağızdan çıkan söz, başkalarının ağzına geçer, her tarafa yayılır. |
1867 | oynamasını bilmeyen kız yerim dar demiş yerini genişletmişler (bollatmışlar), gerim (yenim) dar demiş | kendisinden beklenen işi beceremeyen kişi, çeşitli engellerin işi güçleştirdiğini söyleyerek yeteneksizliğini belli etmemeye çalışır. |
1868 | oynaşına inanan avrat, ersiz kalır | çok önemli işini bir başkasına yaptırabileceğine inanmış olan kişi, beklediği sonucu hiçbir zaman elde edemez. |
1869 | öcün iyisi, bağışlamaktır | kötü bir davranış veya sözü, aynı biçimde karşılık vererek cezalandırmak yerine affetmek en büyük erdemdir. |
1870 | öfke baldan tatlıdır | öfkeye kapıldığında bağırıp çağırmak insanı rahatlatır. |
1871 | öfke ile kalkan ziyanla (zararla) oturur | öfkesine kapılarak iş gören sonunda güç duruma düşer. |
1872 | öksüz güler mi meğer yanıla | işleri ters giden kimsesiz kişinin yüzü gülmez, yüzünü güldürecek bir durum ortaya çıksa bile bu bir yanlışlıktan dolayıdır. |
1873 | öksüz hırsızlığa çıkarsa ay ilk akşamdan doğar | talihsiz kimse bir şeyden yararlanmaya kalkışsa karşısına akla gelmedik engeller çıkar. |
1874 | öksüz kuzu toklu (öveç) olmaz | kimsesiz, koruyucusuz kimse ilerleyemez. |
1875 | öksüz neden güler? Yanılır da güler | işleri ters giden kimsesiz kişinin yüzü gülmez, yüzünü güldürecek bir durum ortaya çıksa bile bu bir yanlışlıktan dolayıdır. |
1876 | öksüz oğlan (çocuk) göbeğini kendi keser | koruyanı, yardım edeni bulunmayan kişi, işini kendi başına görmek zorunda kalır. |
1877 | öksüz oynaşa çıkmış, ay akşamdan doğmuş | talihsiz kimse bir şeyden yararlanmaya kalkışsa karşısına akla gelmedik engeller çıkar. |
1878 | öksüzün karnına vurmuşlar (öksüzü dövmüşler) vay arkam demiş | bir kimsenin haksızlığa uğramaması için arkası, koruyucusu bulunmalıdır. |
1879 | öküz öldü, ortaklık bozuldu (bitti) | iki ortak veya taraf arasındaki yakınlığın dayandığı sebep yok olduğunda bu yakınlık da çözülür. |
1880 | öküz, yem bitince çifte gideceğini bilir | çalışmanın önemini kavramak için aç kalmak gerekmez. |
1881 | öküze boynuzu yük olmaz (ağır gelmez) | insan kendi yakınlarını ve kendi işlerini yük saymaz. |
1882 | ölenle ölünmez | çok sevilen birinin ölümünden sonra fazla yas tutulmamalıdır çünkü hayat devam eder. |
1883 | ölme eşeğim, ölme (yaza yonca bitecek) | umutsuz bir bekleyişi anlatmak için söylenen bir söz. |
1884 | ölmek var, dönmek yok! | neye mal olursa olsun bu iş yapılacak, yapılmasından kaçınılmayacak. |
1885 | ölmüş de ağlayanı yok | çok kötülüğe uğramış, desteği ve yardım edeni bulunmayan kişi için söylenen bir söz. |
1886 | ölmüş koyun (eşek) kurttan korkmaz | her şeyini kaybetmiş olan kişinin düşmanına bir şey kaptırmaktan korkusu olmaz. |
1887 | ölü evinde ağlamasını, düğünevinde gülmesini bilmeli | insan içinde bulunduğu çevrenin durum ve koşullarına uygun biçimde davranmasını bilmelidir. |
1888 | ölüm bir kara devedir ki herkesin kapısına çöker | her eve gelin girmeyebilir ama ölüm kesinlikle girer. |
1889 | ölüm dirim (kalım) bizim için | insan nasıl olsa öleceğini düşünmeli, işlerini ona göre düzene koymalıdır. |
1890 | ölüm hak miras helal | ölümün olağan olması gibi mirasın da paylaşılması olağandır. |