1981 | sanatına hor bakan (sanatını hor gören) boğazına torba takar | işini küçümseyen kişi istediği gibi para kazanamaz ve sonunda dilenci olur. |
1982 | sanatını hor gören boğazına torba takar | işini küçümseyen kişi istediği gibi para kazanamaz ve sonunda dilenci olur. |
1983 | sandığına olmaz, sakındığına olur | üzerine çok düşülen şeyler genellikle kazaya veya zarara uğrar. |
1984 | sandıktaki sırtında, ambardaki karnında | nesi varsa giyer, nesi varsa yer. |
1985 | sap döner, keser döner, gün gelir hesap döner | her şey zaman içinde planlandığı gibi gerçekleşmeyebilir. |
1986 | sarhoşa dokunma, kendi yıkılsın | kendi aklını beğenip başkasını dinlemeyen kimseyi gittiği yanlış yoldan döndürmeye kalkmayın, bırakın cezasını çeksin. |
1987 | sarhoştan, deli bile korkar | sarhoş olmak delirmekten de beterdir, sarhoş insan kendini denetleyemez, delinin yapmayacağı şeyleri yapar. |
1988 | sarhoştum aydım, böyle yaşamaktan caydım | artık gerçekleri gördüm. |
1989 | sarımsağı gelin etmişler de kırk gün kokusu çıkmamış | insanlar kötü yanlarını kolay kolay belli etmezler, haklarında yargıda bulunmakta acele edilmemelidir. |
1990 | sarımsağını hesap eden paçayı yiyemez | küçük sakıncalarını düşünerek bir işe girişmeyen kişi, o işin kazançlarından yoksun kalır. |
1991 | sarımsak da acı ama evde lazım bir dişi | gerekli olanın niceliğinden çok niteliği önemlidir. |
1992 | sarımsak içli dışlı, soğan yalnız başlı | anlaşan kimselerin birbirlerinden saklısı gizlisi yoktur, başkasıyla böyle bir yakınlık kuramamış olan tek başına kendi yaşantısı içinde kalır. |
1993 | sarımsak yemedim ki ağzım koksun | kötü bir iş yapmadım ki sonucundan korkayım, sorumlu olayım. |
1994 | satılık ziftin olsun, Selânikten kel gelir | işe yaramaz sandığın bir malı satılığa çıkarırsan akla gelmeyen yerlerden onu arayanlar gelir. |
1995 | say beni, sayayım seni | sevgi karşılıklı olur, sen beni seversen ben de seni severim. |
1996 | sayılı günler (gün) tez (çabuk) geçer | bir işin yapılması veya gerçekleşmesi için konulmuş olan belli bir süre çabucak geçer. |
1997 | sayılı koyunu kurt kapmaz (yemez) | miktarı saptanarak bir kimseye teslim edilmiş olan eşya iyi korunur. |
1998 | sebepsiz kuş bile uçmaz | kılavuz ve yardımcı olmadan hiçbir iş başarılamaz. |
1999 | sebepsiz ölüm olmaz | herkesin ölümü için bir sebep vardır. |
2000 | sefa ile yenen cefa ile kazanılır | keyifli keyifli harcadığımız para, çok sıkıntı çekilerek kazanılmıştır. |
2001 | sel gider kum kalır, kişi ettiğini bulur | geçici durumlara güvenmek doğru değildir. |
2002 | sel gider, kum kalır | geçici durumlara güvenmek doğru değildir. |
2003 | sel ile gelen yel ile gider | emek vermeden ele geçen para kısa zamanda çarçur olur gider. |
2004 | selam para, kelam para | 1) her davranış para harcamaya bağlıdır |
2005 | selam verdik, borçlu çıktık | küçük bir ilgi gösterdik, üzerimize büyük bir iş yüklendik. |
2006 | selden gelen suya gider | kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar. |
2007 | selin ağzı tutulur, elin ağzı tutulmaz | doğal yıkımlara karşı önlem alınır ama söyledikleri yalan yanlış olanı susturmaya kimsenin gücü yetmez. |
2008 | sen ağa ben ağa, koyunları (inekleri) kim sağa? | herkes kendisini buyurucu durumda görür, iş yapmakla yükümlü saymazsa ortadaki işi kim yapar? |
2009 | sen bilirsin deyince (değirmende) kavga olmaz | bir konu üzerindeki görüşme sırasında uysallık gösterir, karşınızdakinin dediğini kabul ederseniz anlaşmazlık çıkmaz. |
2010 | sen dede ben dede, bu atı kim tımar ede | herkes kendisini buyurucu durumda görür, iş yapmakla yükümlü saymazsa ortadaki işi kim yapar? |