2131 | tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış | önemsiz kişi, önemli kişiye küsse önemli kişinin umurunda bile olmaz. |
2132 | tavuk kaza bakarsa kıçı yırtılır | başkalarından geri kalmamak için gücünü aşan işlere girişenler büyük zararlara uğrarlar. |
2133 | tavuk kaza bakmış da kıçını yırtmış | başkalarından geri kalmamak için gücünü aşan işlere girişenler büyük zararlara uğrarlar. |
2134 | tay yetişmedikçe ata paha biçilmez | iş gören bir şeyin yerine yenisi alınmadığı sürece eskisinin değeri ölçülemez. |
2135 | tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur | akıllı işçi, beceremeyeceği yönetim işine el atmaz. |
2136 | taze bardağın suyu soğuk olur | hayatına giren yeni şeyler, yeni dostlar kişiye hoş görünür. |
2137 | tazı o tazı ama çulu değişmiş | 1) tanıdığımız sıradan kişi işbaşına geçmiş 2) giyim kuşamını düzeltmiş olduğu için tanınmaz olmuş. |
2138 | tebdilimekânda ferahlık vardır | sağlık veya görev değişikliği nedeniyle bir yerden başka bir yere gitmek huzur sağlar. |
2139 | tek elin nesi var, iki elin sesi var | başarıya ulaşmak için birlik olmak gerek. |
2140 | tek kanatla kuş uçmaz | gereken koşullarla donanıp güçlenmeyen kişi amacına ulaşamaz. |
2141 | tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur | sonucu kötü çıktıktan sonra bir davranış üzerine akıl öğreten çok bulunur. |
2142 | tekkeyi bekleyen çorbayı içer | bir şeyi elde etmek için bazı sıkıntılara katlanmak gerekir. |
2143 | tembele dediler kapını ört, dedi yel eser örter | tembel, kapısının örtülmesini bile rüzgârdan bekler. |
2144 | tembele iş buyur, sana akıl öğretsin | tembel, kendisine buyurulan işi yapmamak için ya onun yapılmasına ihtiyaç bulunmadığını söyler ya da buyurulan biçimde değil, kendisinin işine gelen biçimde yapmayı önerir. |
2145 | temiz iş altı ayda çıkar | doğru dürüst yapılması istenen iş uzun zaman ister. |
2146 | temsilde hata olmaz | yeri geldiği zaman çirkin, kaba bir benzetme ile anlatıma daha etkili bir hava verilmesi saygısızca bir davranış değildir, kimse bundan alınmamalıdır. |
2147 | tencere (çömlek) demiş dibim altın, kaşık (kepçe) demiş ben neredeyim? (girdim, çıktım) | içyüzünü iyi bilen kimseye karşı, kusurlarını gizlemeye çalışan ve yüksek nitelikleri bulunduğunu söyleyerek övünmeye kalkışan kişi, gülünç duruma düşer. |
2148 | tencere dibin kara, seninki benden kara | kötülük, kusur yönünden sen, benden daha betersin. |
2149 | tencere tava, herkeste bir hava | herkes kendi bildiği gibi davranıyor, ortada düşünce birliği kalmamış. |
2150 | tencere tencereye yüzün kara demiş, çömlek utancından yere geçmiş | kötülük, kusur yönünden sen, benden daha betersin. |
2151 | tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş | hoşa gitmeyen herhangi bir nitelik yönünden birbiriyle benzeşen iki kişi bir araya gelmiş. |
2152 | terazi tartıyla, her şey vaktiyle | her şeyin bir ölçüsü ve zamanı vardır. |
2153 | terazi var, tartı var, her şeyin bir vakti var | her şeyin bir ölçüsü ve zamanı vardır. |
2154 | terlemeden para kazanılmaz, solumadan can verilmez | hiçbir emek harcanmadan para kazanılması mümkün değildir. |
2155 | terzi kendi söküğünü dikemez | insanlar başkalarına yaptıkları hizmetleri kendilerine yapamazlar. |
2156 | terzinin işi kötü, ayıbını örten ütü | kişi, olumsuz yanlarını gizlemeyi bilir. |
2157 | terziye dinlen demişler, ayağa kalkmış | rahat görünen öyle işler vardır ki onunla uğraşanların dinlenmesi, kimileri için yorucu olan davranışlarla olur. |
2158 | terziye göç demişler, iğnem başımda (yanımda) demiş | kendisine gerekli olan şeyler kolay taşınır olan kimsenin bir yerden başka yere göçmesi daha kolaydır. |
2159 | testi kırılsa da kulpu elde kalır | zarar da etse varlıklı bir kimse büsbütün yoksul kalmaz. |
2160 | testiyi kıran da bir, suyu getiren de | görevini iyi yapanla kötüye kullanan arasında bir fark gözetilmemektedir. |