1081 | himatyon | Antik Yunan tragedyasında asal giysi sayılan kiton'un üzerine giyilen uzun pelerin. bk. klamos. |
1082 | hint tiyatrosu | İS 320 tarihinden sekizinci yüzyılın sonlarına kadar süren klasik dönemden sonra dokuzuncu yüzyıl başlarından sonlarına kadar süren klasik sonrası dönem içinde gelişen Hint tiyatrosunun kapsamı içine yazılı betikler, gölge oyunu, danslar girer. Hint tiyatrosunda iki temel dram türü vardı : 1. malzemesini mitologya ve tarihten alan, dolayısıyla kahramanları işleyen nataka 2. Malzemesini günlük yaşamdan alan ve olağan insanlarla devlet memurlarını ele alan prakarana. |
1083 | hipokritos | Eski Yunancada hypokritos yanıtlayan anlamına gelir. İ.Ö. 534'te Thespis'in koro içinden birini ayırıp korobaşı durumuna getirmesiyle birinci oyuncu doğmuştur. Bu oyuncu koronun söylediklerine karşılık verirdi. Onun için de oyuncuya hipokritos denirdi. |
1084 | hokkabaz | El çabukluğu ile birtakım şaşırtıcı numaralar yapan sanatçı. |
1085 | hokkabaz değneği | Hokkabazın tabağı düşürmeden çevirmede kullandığı ince değnek. |
1086 | hokkabaz soytarı | Hokkabazlık yaparken halkı güldüren sanatçı. |
1087 | hokkabazlık | Çeşitli nesneleri arka arkaya dengeli bir biçimde ve doğru bir zamanlama ile hiç düşürmeden atıp tutarak ya da çevirerek gösterilen beceri. |
1088 | homo ludens | «Oynayan insan» anlamına gelir. Bu terimin yorumcusu Hollandalı kültür tarihçisi Yoham Huizinga'dır. Huizinga, kültürün oynayan insanla, oyunla başladığını belirtir. |
1089 | hoppa | Çelebi tipinin başka bir adı. |
1090 | horitmek | Halay çekmek. |
1091 | horon | Karadeniz bölgesine özgü bir dans türünün genel adı. |
1092 | humbaz | İran'da küp içine girilerek oynatılan kukla. |
1093 | hurafe | İnanılmaz masal. |
1094 | huzur karagözü | Sarayda, padişah önünde düzenlenen gölge oyunu gösterisi. |
1095 | hüsmen ağa | Rumelili arabacı ya da güreşçi tipi. bk. Rumelili. |
1096 | ıhlamur kukla | Ihlamur ağacından yapılmış kukla. |
1097 | ılın renkler | Doygunluğu olmayan kara, gri ve ak gibi renkler. |
1098 | ılın uç | Üçlü, dörtlü elektrik kablolarındaki toprak teli. |
1099 | ıra oyuncusu | Kendine özgü ruhsal gelişimi ve davranışı olan, özellikle yaşlı kişilikleri canlandırmada usta olan oyuncu. |
1100 | ısıtma düzeni | Bir tiyatroyu ısıtmada kullanılan döşem. |
1101 | ıslıklama | Tiyatro konuşmasında «ş» harfinin çıkarılışındaki abartma. |
1102 | ıslıklamak | Yapıtı, gösteriyi, oyuncuyu ya da sahne üzerindeki herhangi bir şeyi beğenmediğini açıklamak için seyircinin başvurduğu anlatım biçimi. |
1103 | ışığı öldürme | Işığı hızla söndürme eylemi. |
1104 | ışık! | Yönetmenin, sahnenin ya da salonun aydınlatılması için verdiği buyruk. |
1105 | ışık açısı | Işıkların belli açılan. Plastik görünümü elde etmek için ışık genellikle yukarıdan sahne tabanına kırkbeş derecelik bir açıyla verilir. Ayrıca, ışıklar iki yandan geliyorsa birbirlerine doksan derecelik, üç yönden geliyorsa kırkar derecelik açılarla kesişirler. |
1106 | ışık çalışması | Bir oyunu baştan sona oynamadan, yalnızca oyuncuların yerlerinde durmalarını sağlayarak, sahne sahne ilerleyerek ışıklama uzmanı ve uygulayım görevlileriyle birlikte ışıkları saptamak için yapılan çalışma. |
1107 | ışık dağılımı | Işığın sahne üzerindeki dağılımı. Sahne üzerindeki ışık dağılımı, ışık türü, rengi ve ışık kaynakları ile sağlanır. |
1108 | ışık görevlisi | Işıklama düzeninde çalışan yardımcı görevli. Işığın hazırlanmasından, aygıtların bakımından ve korunmasından sorumludur. |
1109 | ışık gücü | Bir elektrik ışığının sonuçtaki gücü. |
1110 | ışık kaçağı | Işıldaklardan ya da herhangi bir yerden gelen kaçak ışık. |