Felsefe - XML


IDTerimAçıklama
901tüzeDoğrunun, hakkın korunması doğru olmanın özbelirtisi. 1. Platon ve Aristoteles'ten beri, herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme demek olan bir anaerdem. 2. (Daha dar, biçimsel anlamda) Doğru olarak kabul edilmiş olanda uzlaşma. Herkesin hakkının yasalarla tanınmış olması. 3. (En dar anlamda) Yargıcın niteliği olarak, yürürlükte olan hukuk yasalarının kesin bir uygulanması. Ancak bu uygulama, insan yaşamındaki durumların ve ilişkilerin sonsuz çeşitlililiği ve karmaşıklığı içinde, çok kesin ve en yüksek tüze olarak görülmek istenirse, en büyük bir tüzesizliği de dönüşebilir bu yüzden ölçülü bir sağduyuyla tamamlanmak zorundadır.
902umursanmayan(Yun. adiaphora = aldırış edilmeyen, kayıtsız kalınan) Kyniklerden ve stoalılardan beri, ne değerli ne değersiz olanı, ahlak yönünden kayıtsız kalınacak şeyleri belirtmek için kullanılan kavram. (Ör. Sağlık, güzellik, zenginlik vb.)
903upanişad(Sanskritçe = ustanın yanındakiler
904upuygun1. Eşit kılınmış, birbiriyle uyuşan. 2. Konusunu tam olarak karşılayan (düşünce).
905usI. (Geniş anlamıyle) Duyarlığın karşıtı olarak, düşünme, anlama, kavrama yetisi usavurma, çıkarımlar yapma yetisi olaylar ya da kavramlar arasında zorunlu bağıntılar kurma yetisi bağlantıları algılama ve kavrama yetisi. Bu bağlamda: 1. İnsanı hayvandan ayıran öznitelik. İnsan genellikle usu olan bir hayvan olarak tanımlanır. (Hayvanlarda belli bir anlak -intelligence-olduğu, ama us olmadığı kabul edilir.) 2. Evrenin nesnel düzen ilkesi. (Anaksogoras'ta: "nous", Herakleitos'ta: "logos") Hegel'de: nesnel-mantıksal biçimlerin bütünü: bütün var olanların temelinde bulunan ilke. II. (Özel anlamda) 1. Ortaçağın sonlarından 17. yüzyıla değin, bilgi yetileri olan duyu algısı (sensatio) us (ratio), anlık (intellectus) dizisinde, us (ratio) anlığa (intellectus) göre daha aşağı bir sıraya konmuştur, duyu algılarını kavramlar altında toplayan yeti olarak gösterilmiştir. bk. anlık (intellectus) skolastik çağda akıl aynı zamanda fizikötesi bilgi yetisi olarak kabul edilen anlıktan (intellectus) ayrı olarak çıkarımlar yapan düşünme yetisi olarak da anlaşılır. 2. Aydınlanma'dan, özellikle Kant'tan bu yana yukarıdaki (II, 1) anlamın tersine, us yüksek bir bilgi yetisi olarak anlaşılır: böylece us kavramlar yetisi değil, anlığın kavramlarını ilkeler altında birleştirme yetisidir, kısaca ilkeler yetisidir usun ilkelerine ya da kavramlarına fizikötesi nesneler, yani deneyin ötesinde de bulunan nesneler karşılıktır. Usun bu kavramlarına da Kant "ideler" adını verir. Hegel'de: Karşıtların birliği ve bütünlüğü üzerine eytişimsel düşünme yetisi.
906us doğrularıbk. doğruluk
907usavurmaBilinen ya da doğru olarak kabul edilen belli önermelerden başka önermeler çıkarma. // Türlü bilimlerde türlü usavurma yolları ve uygulamaları, her birinin de kendine özgü yöntemleri vardır ama hepsi iki temel yönteme indirgenebilir: = -> tümdengelim ve -> tümevarım. Tümdengelimli bir usavurmada çıkarım zorunludur (kesin) tümevarımlı usavurmada olasılı ya da yanlış olabilir.
908usçuluk(Lat. ratio = us) : Us bilgisine dayanan, doğruluğun ölçütünü duyularda değil, düşünmede ve tümdengelimli çıkarımlarda bulan öğretilerin genel adı. // 1. Bilgi öğretisinde usçuluk, bilginin usa, anlığa, düşünceye dayandığını ileri sürer. Usta gerçekliğin bilgisini veren -> önsel kavramlar ve önsel önermeler vardır. Eski Yunan filozoflarından birçoğu, özellikle Parmenides ve Platon usçudurlar. Yeniçağda Descartes usçuluğu temellendirmiştir. Ona göre, doğruluk duyusal algılarda değil, us kavramlarında, doğuştan kavramlarda (ideae innatae'de) verilmiştir. Bu gibi kavramlar matematiğin kavramları ile töz, nedensellik gibi düşünce kavramlarıdır. Bunlar doğuştandırlar, başka deyişle usa dayanırlar, doğrulukları duyusal algıda değil, düşüncede temellendirilmektedir. Çünkü "Açık ve seçik olarak kavranan herşey doğrudur.", burada doğru, gerçek oluşu da dile getirir. Başka usçu filozoflar: Spinoza, Leibniz, Kant, Hegel. Hegel usçuluğun doğruğuna ulaşmıştır. Ona göre asıl gerçeğe, hiç deneye başvurmadan, yalnızca düşünmenin sınırları içinde kalınarak varılabilir "Usa uygun olan gerçektir, gerçek olan da usa uygundur." 2. Tüm gerçekliğin yapısını usa dayanarak kurmaya çalışan öğretiler (17. yüzyılda modern bilimlerle bağlılık içinde olan fizikötesi eğilimlerin us ülküsü olarak). 3. Yöntem bakımından usçuluk: a. Matematiğe ve onun yöntemlerine yönelen çalışmalar: Bilgiyi, özellikle felsefe bilgisini, az sayıda temel önermelere, ilkelere dayanarak, az sayıda ilkelerden çıkararak usa uygun bir dizge olarak oluşturma çabası. (Ör. Spinoza'nın "Ethica" adlı yapıtının alt başlığı "geometrik yönteme göre tanıtlanmış" sözlerini taşır.) b. Salt düşünmenin içinde kalarak, yalnızca kavramın kendi kendine işlemesiyle bilginin oluşmasını sağlayan yöntem. (Ör. Hegel'in eytişimsel yöntemi, kaplamı en geniş olan kavramdan kalkarak bütün düşünülenleri birbiri ardından aynı yöntemle geliştirir eytişim, hem düşünmenin hem de tüm varlığın (gerçeğin) gelişme biçimidir böylece eytişim Hegel'de evrensel bir yöntem olur.) c. Bilgi kazanmada ve yaşamı biçimlendirmede tek araç olarak usun tutarlı bir biçimde uygulanması (eğilim olarak örneğin modern pragmacılıkta).
909usdışıUsla kavranamayan. "Ratio"ya verilen anlama göre değişik anlamlar alır: 1. (Ratio = neden) Temelsiz, bir nedene bağlanamayan, rastlantısal. 2. (Ratio = us) us dışı usa yabancı usa karşı. 3. (Ratio = bilme) Bilinemeyen. 4. (Ratio = kavramsal düşünme) Bilinse de kavramlarla bağlanamayan mantıkla, belirlenemeyen. 5. (Ratio = hesaplama) Hesaplanamayan. 6. (Ratio = gerçekliğe egemen olma yetisi) İnsanı aşan (güç).
910usdışıcılıkYaşamada ve bilgilerde usdışı öğelere tek yanlı olarak ağırlık veren görüş. // Şu türleri vardır: 1. (Bilgi öğretisinde) Görü, sezgi, sevgi, duygu ve içgüdüleri bilginin kaynağı sayan görüş. 2. (Fizikötesinde) Usdışı bir evren temelinin bulunduğunu kabul eden görüşlere verilen ad. .
911utilitarizmbk. yararcılık
912uyarı sesSokrates'in içinde duyduğu uyarıcı ses bu ses onu yapmaması gereken (usa uygun olmayan, kişiliği ile bağdaşmayan) eylemlerden alıkoyar, ancak ne yapması gerektiğini de hiç bir zaman söylemez.
913uygarlık(Lat. civis = yurttaş, kentli) : 1. (Sözcük anlamı) Barbarlık durumundan çıkıp törelere bağlı olarak belirli bir yurt içinde birlikte yaşama. 2. (Sonradan kazandığı anlam) Bilim ve tekniğin ilerlemesi ile yaratılan yaşama koşulları ve bunun sonucu ortaya çıkan yaşamada kolaylık sağlama, usçullaşma ve yetkinleşme, yaşama biçimlerinin daha bir incelmesi durumu. 3. (Daha geniş olarak kültür durumu anlamına) Geniş bir toplumun bütün bölümlerinde ortak olan dinsel, ahlaksal, estetik, teknik ve bilimsel nitelikteki toplumsal olayların bir bütünü.
914uyutum(Yun. hypnos = uyku) : 1. İnsanın istencinin, uyutucunun istencine bağlı ve aynı zamanda bütün başka etkilere kapalı olduğu, yapma olarak oluşturulmuş durum. 2. Bu durumun oluşturulması.
915uzam1. Yer kaplama algılanan cisimsel nesnelerin temel niteliği uzayda yerleşmiş olan ve uzayın bir bölümünü dolduran cisimlerin niteliği. .// Descartes, cisimsel varlığı, düşünen varlık (res cogitans) olan ruhun karşısında, yer kaplayan gerçek (res extensa) olarak belirlemiştir.
916uzayİçinde bir cismin bulunabileceği yerlerin tümünü gösteren kavram, bütün var olanları içinde bulunduran şey. // Felsefenin temel bir kavramı olarak daha eski Yunan atomcularında bile vardır. Bununla birlikte uzayın özü ve gerçekliği bakımından ne olduğu, kendinde bir varlığı olup olmadığı, yalnızca öznel bir şey mi olduğu, nesnelerden önce mi, yoksa onlarla birlikte mi bir gerçekliği olduğu, sonlu mu, sonsuz mu olduğu gibi sorularla uzay, felsefenin en çok tartışılan sorunlarından biridir. Günümüzün felsefe, matematik-doğabilimi ve ruhbilim tartışmalarında değişik uzay kavramları ortaya çıkmıştır: 1. Matematiksel uzay: Algılanmaya gereksinme göstermez, yalnızca kavramlarla düşünülebilir, boyutları üçten çok olabilir. 2. Fiziksel uzay: Gerçek nesnelerin düzenlenme biçimi. 3. Algı uzayı: Algının koşulu. 4. Yaşantı uzayı: Somut ben'le ilgili ve kişisel değerlemelerle belirlenmiş. 5. Fizikötesi uzay: Bilimlerden önce var olan ve uzay algımızın, uzay yaşantımızın bağlılaşık kavramı.
917uzlaşımBelli bir çevrece kabul edilmiş olan kurallar, örneğin toplumsal uzlaşımlar töreler, gelenekler. Felsefe tarihinde ilkin sofistler, toplumdaki yasaların, değerlerin, törelerin doğal yasa olmadığını, insanlarca konulmuş olduğunu, birer uzlaşım olduğunu ileri sürmüşlerdir.
918uzlaşımcılıkBütün ilkelerin, kavramların, belitlerin uzlaşımsal olduğunu ileri süren öğreti. // Başlıca temsilcisi H. Poincaré'dir ("Bilim ve Varsayım") ona göre özellikle geometrinin bütün belitleri uzlaşımsaldır.
919uzlaşımsalUzlaşıma dayanan.
920ülkü1. Erek yargı ölçüsü, kılavuz ilke örnek, insanı duyular dünyasının üstüne yükselten en yüksek erek. 2. Yetkinliğin tümü en yüksek, en yetkin gerçeklik. 3. Soyut olarak düşünülmüş şey.
921ülkücülükbk. idealizm
922ülküsel1. Bir ülküye uygun olan, örnek olarak geçerli olan. 2. Yalnızca ülkü olarak var olan. 3. . ideal II.
923vargı1. Verilen bir -> öncelden (olgu ya da önerme) çıkarsama yolu ile varılan sonuç. Verilmiş öncüllerden bir sonucun çıkarılması çıkarım sonucu varılan sonuç. A önermesine B önermesinden varılıyorsa, B doğru ise mantık yasaları gereğince A nın da doğru olarak tanıtlanması gerekir. 2. Öncülleri sonuç önermesine bağlayan mantıksal bağıntı.
924varlıkFelsefenin temel kavramlarından biri ilkin Parmenides kullanmış. 1. Var olan şey var olduğu söylenen şey var olanın varoluşu. (Var olan şeylerle varlık arasındaki ayrım, doğru ile doğruluk arasındaki ayrım gibidir doğru olan birçok şeyler vardır, ama doğruluk bu birçok doğrularda bir ve aynıdır.) Aristoteles'te "varolanların varlığı", var olanların çokluğu içinde ortak olan, özdeş olan. 2. Oluş ve yok oluşun karşıtı olarak: Kalıcı olan, gelip geçici olmayan. 3. Bütün var olanları içine alan en genel kavram. 4. Görüntünün karşıtı olarak gerçekten var olan. // Varlık, gerçek (real) varlık, düşüncel (ideal) varlık olarak ayrılır: Gerçek varlık çoğunlukla varoluş (existentia) olarak, düşüncel varlık öz (essentia) olarak gösterilir. Gerçek varlık gerçekliğini nesnelerden, olaylardan, kişilerden alan şeydir, uzay-zaman içindedir, bireyseldir, tektir düşüncel varlık ise uzay-zaman-dışıdır, duyularla algılanamaz, elle tutulur gerçekliği yoktur bu anlamda değerler, matematik ve mantığın kavramları düşüncel varlıklardır.
925varlıkbilim(Yun. on, ontos = varlık) : Var olan olarak var olan (yalnızca var olması açısından) üzerine öğreti, varolanın varlığı ve genel varolma ilkeleri üzerine 17. yüzyıldan beri kullanılan kavram. Konu olarak eski Yunan felsefesinden beri ele alınan ve Aristoteles'in "ilk felsefe" adını verdiği varolanların özü üzerine bilim. Felsefeye, varlık fizikötesi karşılığı, genellikle fizikötesinin temeli olarak Christian Wolfz'un getirdiği terim: temel ilkeler bilimi. Çağımızda -> görüngübilimle özbilimi olarak) ve özellikle, var olanların (değerler alanı da içinde) bilgiden bağımsızlığını çıkış noktası olarak alan N. Hartmann'la yeniden canlandırılmıştır.
926varoluş1. Var olan, gerçeğe dayalı olarak var olan, gerçek varlık özün karşıtı, bir şeyin ne olduğu, nasıl olduğu değil, var olduğu olgusu. Şöyle ya da böyle biçim almış her türlü özelliklerin dışında burada olma, nitelikçe belirlenmemiş salt var olma olgusu. 2. (Skolastik felsefede) Her var olanın, her gerçek olanın (Tanrı'dan kum tanesine değin) gerçekliği. 3. (Dar anlamda) Uzay ve zamanca, burada ve şimdi, var olan. (Düşüncel nesnelere ve Tanrı'ya uygulanmaz.) 4. (Varoluş felsefesinde) Günümüz varoluş felsefesinin kurucusu Kierkegaard'a bağlı olarak: Bütün varolanlardan, bütün doğal ya da düşüncel olarak verilmiş varlık düzenlerinden ve varlık bağlarından ayrılarak tek başına kalmayı, Tanrı'ya da hiçlik önünde yapayalnız olmayı göze alan insanın varoluşu bunun yanında hiç bir zaman bir nesne gibi verilmemiş olan, hiç bir zaman olmuş bitmiş bir varlık olarak hazır bulunmayan, tam tersine yalnız özgürce bir kendi kendini gerçekleştirme yoluyla gerçek ve yaşanabilir olan, insan varoluşunun kendi kendisi olma ya da olmama olanağı kişinin kendi kendisi olarak (kendisi ya da Tanrı önünde) saltık bir sorumluluğun ciddiyetiyle eylemesine ve düşünmesine yol açan kaynak.
927varoluş aydınlanmasıJaspers'in koymuş olduğu bir varoluş felsefesi kavramı: Yalın deneyi (yaşantıyı) aşıp insanın kendine özgü varlığını aydınlığa çıkarma. Bu kavramla, insanın gerçekte ne olduğunu ve ne olabileceğini anımsatmaya ve canlandırmaya çalışılır, giderek insan, nesneleştirici ve saptayıcı ilkelerden yüz çevirerek özgür olmaya çağrılır, çünkü bu tür ilkeler, varoluşun asıl gerçekliğini, tarihselliğini ve özgürlüğünü zorunlu olarak yozlaştırırlar.
928varoluş biçimleriHeidegger'in varoluş felsefesinin kavramı: İnsan varlığının ya da varoluşunun varlık (varolma) belirtileri ya da temel yapıları. // Bunlar nesnel düşünce belirlenimleri olan kategorilerin karşıtı olarak, insan varoluşuyle ilgili belirlenimlerdir. (Ör. Dünyada olma, birlikte olma, anlama, durum, kaygı, korku.) İnsanın dünyası nesnel ölçeklerle ölçülemez, niteliksel belirlenimler olan varoluş biçimleriyle ölçülebilir ancak. Dünyada-olma uzayla ilgili bir belirlenim değil, bir varoluş biçimidir.
929varoluşçaHeidegger'in koymuş olduğu bir varoluşçuluk felsefesi kavramı: İnsan yaşamının varlığına (var olmasına) ilişkin olan, varoluşunu kuran şey. İnsanın var olma biçimi insan varoluşunun yapısını dile getiren. 2. Varoluşsallığı içindeki kendi varoluşunu anlama olarak varlığı anlamaya ilişkin varoluşsallığa ilişkin.
930varoluşçulukÇağımızın bir felsefe akımı. Varoluşçu felsefe düşüncesini temel olarak alan bütün düşünsel uğraşılara verilen ad. Danimarkalı düşünür Kierkegaard'ın büyük ölçüde başlattığı, aynı zamanda felsefenin öteden beri ele aldığı sorunları kökten yenilemeye çalışan, günümüz Avrupa'sının bir çok düşünürünün yaşattığı akım. // Varoluş felsefesinde, varlık sorunu insan olma sorunuyle bir bağlantı içine getirilir bunun yanında felsefe yapmanın kaynağı olarak insan, varoluşu, sonluluğu, zamana bağlı oluşu ve tarihselliği içinde, yeni bir düşünme tutumu ile ele alınır özellikle insan varoluşunun anlamı söz konusudur. Varoluşçuluk dünyada bulunan insan varoluşundan kalkarak onu kendine yabancılaşmadan kurtarmayı ister özgürlüğü içinde insanın varoluşu ve insanın kendini gerçekleştirmesi söz konusudur bu felsefede. 1. Günümüz Fransa'sında bir felsefe-edebiyat akımı olarak biçim almıştır. Başlıca temsilcisi J. P. Sartre'a göre: "Varoluş özden önce gelir." ve her bir kimseye bir öz kazandırmayı sağlayacak özgürlükle özdeştir "İnsan ne ise o değildir, ne olmuşsa odur." İnsan kendini kendi yapar, daha önce kazandığı bazı belirlenimlerin elverdiği ölçüde kendine biçim verir, kendini oluşturur. (Fransa'da başka temsilcileri: À. Camus, Merlaeu Ponty, Simone de Beauvoir) Hıristiyan varoluşçuluğun başlıca temsilcisi: Gabriel Marcel. 2-Almanya'daki başlıca temsilcileri: Martin Heidegger ve Karl Jaspers. Heidegger'e göre "İnsanın özü varoluşundadır." yani "dünyada-olma" sındadır. Yalnızca insan "gerçek varoluş"tur. Çünkü yalnız insan varolanın (kendisinin) sınırlarını aşıp varlığa adım atabilir. Yalnız insan varolan olarak kalmaz, kendini var olan olarak anlayabilir bütün öteki şeyleri anlayabilmesinin temeli de budur. Böyle olunca -> varlıkbilim bütün öteki bilimlerin dayanağıdır Heidegger ağırlık özeği ahlak felsefesi ve -> insanbilim ile ilgili sorunlar olan her varoluşçu felsefenin karşısına bilinçli olarak bir varoluşçu varlıkbilim koymak ister böylece varlığı varoluşta arayarak felsefenin temel sorunu olan varlık felsefesine dönmüş olur. Varlığın (Sein) araştırılması gereken yer varoluştur (Existenz). İnsanın özü varoluşunda olduğuna göre, varoluştan kalkarak varlık sorusu yeniden düzenlenmelidir. Ancak Heidegger bir varlıkbilim değil de, yalnızca ilerideki evrensel varlıkbilime olanak sağlayacak bir hazırlık olmak üzere bir "temel varlıkbilim" (Fundamentalontologie) kurmak ister. Varoluş (Existenz) de Heidegger'e göre: İnsanın varlık sorusunu sormakla doğrudan doğruya bir bağlantı kurduğu kendi varlığıdır. Buna karşılık Jaspers, her varlıkbilimde, varoluşsal olanın bir katılaşması ve yozlaşması tehlikesini görür onun yöntemi varoluşu açma, aydınlığa çıkarma (-> varoluş aydınlanması) yöntemidir ama, kendi felsefesinin salt bir varoluş felsefesi olduğunu ileri sürmekle birlikte, kendisi de bilincin ötesine geçen (transsendens) bir fizikötesine yönelişiyle varoluş felsefesinin dışına çıkar.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir