| 391 | doldurmalı kesik | Birinci dizesi yedi heceli olan kesik mani. bk. koşuk mani. / Adam aman çe midir / Nefesin gül kokuyor / İçerin bahçe midir/ Beni baştan çıkaran / Yarimin perçemidir. |
| 392 | donanmış | bk. düzyazı. |
| 393 | dönderme | Doğu Anadolu saz ozanları arasında kullanılan dörtlük sonlarındaki kavuştak. |
| 394 | döndürmece | Her koşanın son sözcüğünü, sonraki koşanın ilk sözcüğü yapma biçiminde ortaya çıkan bir divan yazını söz sanatı. Ör. / Ey vücud-i kâmilin esrar-i hikmet masdarı / Masdarı zatın olan eşya sıfatın mahzarı / Mahzarı her hikmetin sensin ki kilk-i kudretin / Safha-i eflâke nakşetmiş hutut-i ahteri / Ahteri mes'ut olan oldur ki tab-i pâk ilen / Kaabil-i feyz ola lütfundan safa-yı cevheri. (Fuzuli) |
| 395 | döndürü | Bir sözün iki karşıt anlama gelebilecek yolda kullanılması. Ör. / Tek gözüyle bunu yazmış hattat / Kâşki ikisi bir olsa idi |
| 396 | döner ayak | Uyaklardan sonra yinelenen özdeş sözcükler ya da ekler. |
| 397 | döngüleme | Bir dizedeki sözcüklerin yerleri değişmekle anlamının ve ölçüsünün bozulmaması: / Recai'ye semen geldi bu mahzende oturmaktan / Bu mahzende oturmaktan Recai'ye seman geldi. / Semen geldi Recai'ye bu mahzende oturmaktan. / Oturmaktan semen geldi Recai'ye bu mahzende./............................................. |
| 398 | dönük kanatlı | İki sesteş sözcükten birini koşanın başına, öbürünü sonuna getirme sanatı. Ör. / Gül ruhun hecrile lal olmuş gönül ey gonce-fem / Gel bana ben ağlayım bülbül gibi sen bak da gül. |
| 399 | dönüşük | bk. çiftleşik ündeş. |
| 400 | dörderleme | Bir gazelin her koşasının üzerine ikişer dize eklenerek dördere çıkarılması. (Eklenen dizeler koşanın birinci dizesiyle uyaklanır.) |
| 401 | dörderli | Her bağlamı dört dizeli bir divan koşuk biçimi. İlk bağlamı uyaklı, sonraki bağlamalarının üç dizesi da kendi aralarında uyaklı olur. Dördüncüler, birinci bağlam gibi uyaklanır (rnurabba-ı müzdeviç). Dördüncü dizeleri yinelenmiş olanlara yinelenmiş dörderli (murabba-ı mütekerrir) denir. |
| 402 | dördül | Ahrep ve ahrem denilen aruz ölçüleriyle yazılan dört dizeli koşuk. Birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olur. Üçüncüleri de uyaklı olanlara dördüz denir. "Dördü"e iki koşa (dübeyt) da denir. / Bir merhaleden güneşle derya görünür / Bir merhaleden her iki dünya görünür / Son merhale bir fasl-ı hazandır ki sürer / Geçmiş gelecek cümlesi rüya görünür |
| 403 | dördüz | Dört dizesi de birbiriyle uyaklı olan dördül. bk. dördül. |
| 404 | dörtleme | 1. Dört dizeli olmasından ötürü maniye verilen başka bir ad. 2. Dörder dizelik bağlamlardan oluşan türkü. |
| 405 | dörtlük | Halk yazmında, dört dizeden oluşan en küçük koşuk birimi. |
| 406 | döşeme | Halk öykülerinde, yerine göre:. 1. Giriş bölümü. 2. Türkünün olayını anlatan düzyazı biçimindeki giriş. 3. Öykülerde bir olaydan ötekine geçerken söylenen tekerleme. (1. ve 2. bölümdekiler garip, gülünçlü ve olağanüstü serüvenlerdir çoğun içuyaklı "seçili" olurlar.) |
| 407 | dua | bk. kaside. I, 1. d. |
| 408 | dudak değmez | İçinde dudak ünsüzlerinden (b p f m v) hiçbiri bulunmayan, divan yazınında sınırlı ölçüde kullanılan bir koşuk türü. |
| 409 | durak | 1. Dizelerde, sesin ölçü birimlerine göre aralanabildiği yer. 2. (h.y.) Hece ölçüsünün bölümleri 4+4+3= 11 ya da 6+5=11 4+4 = 8 ya da 5+3= 8 gibi. Her durakta sözcük bitmiş olur, böyle olmazsa o dizede durak yoktur. 3. Tekerlemelerde okunan koşalara ve ilâhilere verilen ad. |
| 410 | duraksama | Bir konuşmada, seçilebilecek birçok sözcükler, alınabilecek birçok kararlar vb. önünde duralar görünme sanatı. |
| 411 | duraksatış | Sözde, yazıda, beklenmedik bir sonuçla karşılaştırma sanatı. Ör. / Erbab-ı teşaür çoğalıp şair azaldı / Yok öyle değil, şairin ancak adı kaldı (Muallim Naci) Çeşitleri vardır: 1. gerçek duraksatış: [es. t. îerdid-i sad/k]: Söz, ağır başlı ve özenli bir sonuca varır: " .......insan dünyayı iğfale muvaffak olsa bir şahıs kalır ki anı aldatmasına imkân olmaz o da kendi nefsidir," (Namık Kemal) 2. eğlenceli duraksatış: [es. t. terdid-i metayip]: Söz, sakalı, eğlenceli bir sonuca varır:/ Hele var ki bir tablo / Görse şaşar Anibal! / Ördeklerden bir filo / Bir de kazdan amiral! |
| 412 | durgu | 1. Konuşmada, okumada anlamı etkileyen kısa duruş. 2. bk. durak 2. |
| 413 | duru | Fazlalıklardan, kıtıklardan arınmış olan söz, yazı. |
| 414 | duru!uk | Sözlü ve yazılı anlatımın gereksiz sözlerden, gereksiz uzatmalardan arınmış olması özelliği. |
| 415 | duygu yakıştırması | Hayvanlara, bitkilere ya da cansız varlıklara insan duygusunu yakıştırıp kullanma sanatı, bk. kişileştirme. |
| 416 | duyguculuk | Yazında duygunun ya da duyarlığın önderliğini benimsemiş görünme. Ör:J.J. Rousseau' nun duyguculuğu. |
| 417 | duyuğ | bk. tuyuğ. |
| 418 | dübeyt | bk. dördül. |
| 419 | düğümlenme | Anlatımdaki bir bozukluk yüzünden sözün kolayca anlaşılmaması. İki türlüdür:. 1. Söz düğümlenmesi: [es. t. takid-i lafzı]: Sözcüklerin yerli yerinde, doğru, düzgün kullanılmamasından ileri gelir. 2. Anlam düğümü: [es. t. takid-i manevi]: Tümcelerin, yanlış düzenlenmesinden, yadcıl deyim kullanmadan, şiveye aykırılıktan daha çok da konuyu iyice kavramış olmamaktan doğar. Böyle sözlere "düğümlü": [es. t. muakkat] denir. |
| 420 | düğümlü | Anlaşılması, çözülmesi güç (yazı ya da söz). bk. düğümlenme. |