| 1261 | vezn-i ahar | Kalem şuarasının ustalık göstermek için her dizesini aruzun dört "müstef'ilâtün" kalıbıyla yazdıkları bir koşuk. Ör. / Kendimi bildim aslımı buldum müstağrak oldum / Nur-i cemale Aslımı buldum müstağrak oldum nur-i cemale erdim kemale / Müstağrak oldum nur-i cemale erdim kemale gitmem dalâle / Nur-i cemale erdim kemale gitmem dalâle Hak belli beyan, bk. kalem şuarası. |
| 1262 | virt | Alevî-Bektaşilerin belli vakitlerde söyledikleri koşuk-dua. |
| 1263 | vurgu | Sözcüklerde, tümcelerde, dizelerde kimi hecelerin öbürlerine göre daha dik, daha baskılı söylenişi. |
| 1264 | yabancıl | Uzak, yabancı ülke insanlarının törelerini, geleneklerini, yöresel görünüşlerini ele alan (yapıt). |
| 1265 | yabancıllık | Bir yapıtta, yabancı ve uzak ülkelerle ilgili olayları, kişileri, yöresel görünüşleri yansıtma. |
| 1266 | yadsılı onama | Konuşmada bir soruyu yanıtlarken, etkiyi arttırmak amacıyla soruları yadsıyarak daha çoğunun yapıldığını belirtme. Ör. -Ona beş lira mı verdin? -Hayır, beş değil on lira verdim. |
| 1267 | yadsınlık | Dil kurallarına ve genel kullanışa aykırı olan, yadırganan sözcük ve tümceleri kullanma durumu. |
| 1268 | yakarış | Sanatlı düzyazı ile Tanrı'ya yalvarış, bk. münacat. |
| 1269 | yakım | Bir kimse üzerine söylenen koşuk, türkü. |
| 1270 | yakın değinmece | bk. değinmece. 1. |
| 1271 | yaklaşık çift uyaklı | bk. iç uyaklı, çift uyaklı. |
| 1272 | yakmak | bk. türkü yakmak. |
| 1273 | yalın biçem | Uzatmalardan, parlak imgeli buluşlardan, süslü benzetmelerden, eğretilemelerden uzak biçem. bk. biçem. |
| 1274 | yalın eğretileme | bk. eğretileme II, 4. b. |
| 1275 | yalın uyak | bk. uyak. |
| 1276 | yalınç söz | bk. söz. |
| 1277 | yalınlık | Açık, süsten ve zorlamadan uzak, kolayca anlaşılabilen anlatım. |
| 1278 | yanbölüm | Ana bölüm içinde yer alan bölümlerin her biri. |
| 1279 | yanıltma | Dizelerde, önermelerde sözcüklerin değişik anlamlarından, değişik dizilişlerinden yararlanılarak, hatta bu türden kanıtlar da ileri sürülerek okuyucuları, dinleyicileri şaşırtma oyunu. bk. yanıltmaca. |
| 1280 | yanıltmaca | 1. İki anlamlı sözcüklerin ikinci anlamlarıyla de yere ve konuya az çok uygun düşme durumu. Ör. / İzarınla letafet bahs ederse lale tâğîdir / Lebinle renk ü bu dava ederse gonca bâğîdir. (Reis-ül-Küttap Arif) (Tâğî:. 1. azgın, asi. 2. (yanlış olarak) dağsal. Bâğî:. 1. baş kaldıran, serkeş. 2. bağsal.) 2. Halk yazınında, çabuk çabuk söylenerek dinleyenin anlamasına engel olmak, onu yanıltmak amacını güden, yarı anlamlı, çoğu uyaklı tekerleme niteliği gösteren söz dizisi. |
| 1281 | yanıltmaç | 1. Çözüme yardımcı olabilecek gizli ipuçlarını da içeren bir tür muamma=bilimece. bk. bilmece. Ör. / Ol nedir kim âlem ana dolanır / Kulağın büktükçe ağzı sulanır? (çeşme) 2. (divan yazınında) Kimi harfleri, yanıltmacalı biçimlerde verilen bir adın buldurulmasına yönelik söz oyunu. Ör. / Sefinenin başı girse limana / O memduhun ismi çıkar meydana (eski yazı ile Süleyman) |
| 1282 | yanların benzeşmesi | Bir sözün, bir koşanın başıyla sonunu benzeştirme bir sözün sonunu başlangıcına uygun düşürme: / Zülfü gibi elinde siyah destmalinin /Her tar ü pudu rişte-i sevdadan örmedir. (Sabit) |
| 1283 | yanlı beşerleme | bk. beşerleme. |
| 1284 | yanlış zamanlama | Belli bir zamanda geçmiş olay, olgu ya da durumları geçtiği zamandan önce ya da sonra geçirme. |
| 1285 | yansılama | Doğa seslerinin yansılanmasından doğan sözler: pat, küt, vız, hır... (Konuşmada, yazın dilinde bunların güçlü seslerinden yararlanılır . ...deniz aynı şiddetiyle şırak-şırak dövüp eziyor köhne teknenin şişkin-siyah kuburgasını ) (Tevfik Fikret, Balıkçılar) bk. yansılama uyumu. |
| 1286 | yansılama uyumu | Sözlü ve yazılı anlatımda, doğa seslerinin yansılanmasıyla elde edilen uyum. Ör.: deniz aynı şiddetiyle şırak-şırak dövüp eziyor köhne teknenin şişkin-siyah kaburgasını.... (Tevfik Fikret, Balıkçılar) |
| 1287 | yapısalcılık | Dili, sanat yapıtını, toplum düzenlerini vb. bağımsız birer yapı, birer dizge olarak gören, bu yapıtların kendi öğeleri arasındaki bağıntılarla kavranabileceğini savunan ve insan bilimlerinde önemli bir gelişme sağlamış olan çağdaş düşünce akımı. |
| 1288 | yapmacık | Sözde, yazıda içtenlikten uzak, doğala benzemeyen duygulanma gösterileri. |
| 1289 | yaratıcı imge | Zihinde yepyeni imgeler yaratma yetisi. |
| 1290 | yaratış | Kendine özgü bir anlatımla bir yapıt ortaya koyma. bk. buluş. |