3001 | çene yetiştirmek | konuşmayı sürdürmek. Örn: Şu bitkin hâliyle dayısına çene yetiştirecek gücü yoktu. -A. Kulin. |
3002 | çene yormak | boşuna söyleyip durmak. |
3003 | çenesi açılmak | durmadan konuşmak, gevezelik etmek. Örn: Sabahtan akşama kadar uyukluyorsun, gece olunca çenen açılıyor. -M. Ş. Esendal. |
3004 | çenesi atmak | can çekişirken çenesi titremek. Örn: Hasta aksırır gibi bir ses çıkardı. Döndü, baktı -Ne istiyor?... dedi, ağa cevap vermedi. Çenesi atıyordu. -Ö. Seyfettin. |
3005 | çenesi durmamak | gereksiz yere sürekli konuşmak. |
3006 | çenesi düşmek | yerli yersiz konuşup gevezelik etmek. |
3007 | çenesi kilitlenmek | alt ve üst çene sımsıkı bir durumda bir araya gelmek. |
3008 | çenesi oynamak | 1) bir şey yemek. Örn: Yavrum gelinim! Kapının önünden yemiş mi aldın? Ölmüşlerinin canı için biraz da bana tattır canım sıkılıyor, azıcık çenem oynarsa sevinirim. -H. R. Gürpınar. 2) çok konuşmak. |
3009 | çenesine vurmak | aşırı derecede konuşmak, gevezelik etmek. |
3010 | çenesini açmak | 1) çok konuşmasına sebep olmak. Örn: Fakat bu inat, Emine'nin çenesini açmış kızın ne kadar kusuru varsa babasından geldiğini söylerken Tevfik'e ağzını açmış, gözünü yummuştu. -H. E. Adıvar. 2) çok konuşmak, gevezelik etmek. |
3011 | çenesini bağlamak | 1) ölen bir kimsenin çenesi altından geçirilen tülbendi başının üstünde düğümlemek 2) mec. bir kimsenin ölümünü istemek. |
3012 | çenesini dağıtmak | iyice dövmek. |
3013 | çenesini kapatmak | susturmak. |
3014 | çenesini tutmak | ağzını tutmak. |
3015 | çenesinin bağı çözülmek | gevezelik etmek, yerli yersiz, sürekli konuşmak. Örn: Çenesinin bağı çözülmüştü, cıvıldıyor, annesinden, babasından söz açıyordu. -O. Kemal. |
3016 | çengel atmak | bir konuya taraftar toplama girişiminde bulunmak. |
3017 | çengel takmak | uğraşmak veya kötülük etmek için el atmak. |
3018 | çeşni tutmak | ekmekçilikte una karıştırılacak suyun oranını belirtmek. |
3019 | çetele çekmek (tutmak) | hesap tutmak amacı ile bir yere çizgiler çizmek. |
3020 | çeteleye dönmek | insanın yüzünde veya başka bir tarafında birçok kesik ve sıyrık oluşmak. |
3021 | çevir kazı yanmasın | alay karşısındakine dokunacak yersiz bir söz söylediğini fark eder etmez sözünü çevirmeye kalkışanlara söylenen bir söz. |
3022 | çeyiz düzmek | çeyiz hazırlamak. Örn: Kazandığını bir yana atar, kendine çeyiz düzer. -M. Yesari. |
3023 | çıbanın başını koparmak | ağır bir sorunun patlak vermesine yol açmak. |
3024 | çığ gibi büyümek | bir olay birdenbire ve etkileyici bir biçimde büyümek. |
3025 | çığır açmak | bir alanda yeni bir yol, yöntem başlatmak. Örn: Hepsi birden Atatürk'ün açmakta olduğu bir çığırda çalışıyorlardı. -A. Erhat. |
3026 | çığlık atmak (koparmak, basmak) | kulak tırmalayıcı korkunç sesler çıkararak acı acı bağırmak. Örn: Deve acı bir çığlık atarak yere yığıldı. -N. F. Kısakürek. Bir gün işte bu çalgı çalınırken küçük kız olanca kuvveti ile tepinmeye, çığlık basmaya başlamıştır. -H. E. Adıvar. |
3027 | çıkar gözetmek | çıkarına bakmak. |
3028 | çıkarına bakmak | yalnızca kendini ve kendi durumunu gözeterek çıkar sağlamak. |
3029 | çıkarını tepmek | 1) kendisine yarar sağlayacak bir şeyi veya bir durumu istememek 2) kendisine yarar sağlayacak bir şeyden veya durumdan yararlanmamak. |
3030 | çıkıntılık etmek | 1) itiraz etmek 2) yolunda giden işi bozmak. |