3121 | çöp gibi | çok ince, zayıf. |
3122 | çöpe dönmek | çok zayıflamak. |
3123 | çöpe gitmek | yapılan iş boşa gitmek. |
3124 | çörten gibi | oluk gibi, çok gür bir biçimde. |
3125 | çözümsüz kalmak | çözümü olmamak, çözüm bulunamamak. Örn: Yalın bir söyleyişin altında hemen hep çözümsüz kalan birtakım belirtkeler göze çarpıyor. -S. İleri. |
3126 | çukura düşmek | kötü ve uygunsuz bir duruma girmek. Örn: Kendi ayağınız ve büyük aklınızla gidip düştüğünüz çukurdan bize ne? -A. Gündüz. |
3127 | çulu düzmek (düzeltmek) | 1) giyimi kuşamı yenilemek. Örn: Muharrem, çulu epey düzmüş vaziyetteydi. -S. F. Abasıyanık. 2) maddi durumu iyileşmek. Örn: Aranızdan ayrılalı bir ay var mı? Belki yok bile. Çulu derhâl düzelttim. -R. N. Güntekin. |
3128 | çuval gibi | 1) kaba ve seyrek (kumaş) 2) bol ve ütüsüz (giysi). |
3129 | çuvalla para kazanmak | aşırı kazanç sağlamak. |
3130 | çürüğe çıkarmak | bir nesneyi işe yaramayacak durumda olmasından dolayı kullanmamak. |
3131 | çürük (çürüğe) çıkmak | 1) birinin sağlam olmadığı anlaşılmak 2) ask. sağlık durumunun elverişsiz olması yüzünden askerlik ödevinden bağışlanmak. |
3132 | çürük tahtaya basmak | tedbirsizlik edip sonu tehlikeli olabilecek bir işe girişmek. |
3133 | dadılık etmek | 1) çocuk bakıcılığı ile uğraşmak. Örn: Elli yaşlarında bir adam, konaklarda dadılık eden bir kadının erkeğidir. -M. Ş. Esendal. 2) mec. üzerine sorumluluk almak, göz kulak olmak, sahip çıkmak, sahiplenmek. |
3134 | dağ (dağlar) gibi (kadar) | 1) çok büyük, çok iri, çok güçlü. Örn: Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden / Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin -F. N. Çamlıbel. 2) pek çok. Örn: Önüne bırakılmış dosyalar dağ gibiydi. -A. Kulin. |
3135 | dağ (dağları) devirmek | çok zor işleri başarmak. |
3136 | dağa çıkmak | 1) eşkıyalık etmek 2) hükûmete karşı gelmek için dağlara çekilmek. |
3137 | dağa kaldırmak | birini, herhangi bir amaçla, zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada tutmak. Örn: Yalnız Efe'den kimsenin şikâyeti yokmuş. Ne kimseyi dağa kaldırırmış ne de fidye istermiş. -Ö. Seyfettin. |
3138 | dağarcığına atmak | bir bilgiyi eski bilgilerine katmak, zihnine yerleştirmek. |
3139 | dağarcığındakini çıkarmak | hazırladığı bir sözü söylemek. |
3140 | dağarcıkta bir şey kalmamak | her şeyi tüketmek, bitirmek. |
3141 | dağda büyümüş | kaba ve görgüsüz kimse. |
3142 | dağdan gelip bağdakini kovmak | sonradan geldiği bir yerde, kendinden önce gelen kişinin yerini almaya çalışmak. |
3143 | dağlara düşmek | büyük bir üzüntü dolayısıyla insanlardan kaçıp ıssız yerlerde yaşamak. |
3144 | dağlara taşlara | kötü bir durumdan söz edilirken hepimizden ırak olsun anlamında kullanılan bir söz. |
3145 | dağların misafir aldığı mevsim | şaka yaz mevsimi. |
3146 | dağların şenliği (gelin anası) | şaka kaba, anlayışsız kimse. Örn: Hay kör olası, dağların şenliği, bak şimdi de hanımın saksısını devirdi. -M. Ş. Esendal. |
3147 | daha neler! | hiç öyle şey olur mu? anlamında kullanılan bir söz. |
3148 | dahası var | bir konuda bilinmesi gereken başka şeyler de olduğunu anlatmak için kullanılan bir söz. Örn: Dahası var fakat dahasını siz merak edip arayın, bulun. -B. R. Eyuboğlu. |
3149 | dakikası dakikasına uymamak | her an başka bir ruh durumu göstermek. |
3150 | daktilo etmek | yazı makinesiyle yazmak. |