Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
301 (bir şeyin) yanından bile geçmemiş“o şeyle hiçbir ilgisi yok” anlamında kullanılan bir söz.
302 (bir şeyin) yerini tutmak1) bulunmayan bir nesnenin yerini almak, onu aratmamak. Örn: “Hiçbir kahvaltı simitle çayın yerini tutamaz.” -S. F. Abasıyanık. 2) görevinden ayrılan birinin yaptığı işi yapabilmek.
303 (bir şeyin) yolunu tutmakbenimsemek, gereğini yerine getirmek. Örn: “Sen de biraz adamlığın yolunu tutmalısın.” -R. N. Güntekin.
304 (bir şeyin) yüzü açılmakgüzelliği, parlaklığı ortaya çıkmak.
305 (bir şeyin) yüzüne hasret kalmako şeyden yoksun kalmak, hasret kalmak. Örn: “Burada yağdan yumurtadan geçtik, ekmek yüzüne hasret kaldık.” -M. Ş. Esendal.
306 (bir şeyin) zamanı geçmek1) o şey artık gerekli ve yerinde olmaktan çıkmak 2) mevsimi geçmek.
307 (bir şeyin) zevkini çıkarmakondan olabildiği kadar zevk almak.
308 (bir şeyin, bir kimsenin) etrafını almak (sarmak)çevresinde toplanmak, ortaya almak, kuşatmak. Örn: “Ön arabanın karşısına geçerler, bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığa vurarak etrafını alırlar.” -R. H. Karay. “Herkes etrafımı sarmış, beni hararetle tebrik ediyorlardı.” -N. F. Kısakürek.
309 (bir şeyin, bir kimsenin) üstüne üstüne gitmekçekinmeden sonucu tehlikeli olabilecek bir şeyle uğraşmak, yılmamak.
310 (bir şeyin, birinin) attığı tırnağa değmemekdeğerce ondan çok aşağı olmak.
311 (bir şeyin, kimsenin) üstüne toz kondurmamakbir şeyin veya kimsenin kusurlu olabileceğini kabul etmemek.
312 (bir şeyle) arası hoş (iyi) olmamako şeyden hoşlanmamak.
313 (bir şeyle) başa çıkmakbir şeye gücü yetmek. Örn: “Varsın kıraç olsun tarlam / Taşlarını ayıklayacağım / Kazmayı sallayacağım / Karar vermişim / Toprakla başa çıkacağım” -O. V. Kanık.
314 (bir şeyle) başı hoş olmamakbir şeyden hoşlanmamak. Örn: “Benim içki ile başım hoş olmadı, şampanyadan sonra ha bire yedim durdum.” -B. Felek.
315 (bir yer bir olaya) sahne olmakbir yerde bir olay geçmek.
316 (bir yer) adam almamakson derece kalabalık olmak.
317 (bir yer) ayağının (ayaklar) altındayüksek bir yerden geniş bir alanı görür durumda.
318 (bir yer) güneş almak (görmek)güneş ışınlarıyla aydınlanacak durumda olmak. Örn: “O ev güneş görmüyor. Soba yanmazsa her şey nemleniyor.” -A. Ümit.
319 (bir yer) karınca yuvası gibi kaynamakçok kalabalık ve hareketli olmak.
320 (bir yer) kazan (biri) kepçe“bir yeri etraflıca (dolaşmak, aramak)” anlamında kullanılan bir söz. Örn: İstanbul kazan ben kepçe, üç gün onu aradım.
321 (bir yer) mahşere dönmekçok kalabalıklaşmak.
322 (bir yer) örümcek bağlamak1) üzerinde örümcek ağı olmak 2) mec. bir şey uzun süre kullanılmadan kendi hâline bırakılmış olmak.
323 (bir yer) pazar yerine dönmekkalabalıklaşmak.
324 (bir yer) zindan kesilmek1) çok karanlık duruma gelmek 2) çok sıkıcı ve içinde yaşanmaz duruma gelmek. Örn: “Lakin bir gün öyle bir şey olmuştu ki Özbekiye Bahçesi gözümde âdeta zindan kesildiydi.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
325 (bir yer) zindan olmakyaşanmaz, huzursuz, rahatsız, zevk alınmaz duruma gelmek. Örn: Evi ona zindan oldu.
326 (bir yer, birine) açık olmakbir yerde her zaman iyi karşılanmak.
327 (bir yer, işte) yabancılık çekmekbir iş veya çevrede yabancı olmaktan doğan güçlüklere uğramak.
328 (bir yerde) cinler cirit (top) oynamako yer ıssız olmak. Örn: “Şimdi koca çiftliğin yirmi odasında cinler top oynuyor.” -S. F. Abasıyanık.
329 (bir yerde) cirit atmakbir yerde çokça bulunmak, sık dolaşmak ve serbestçe davranmak. Örn: Fareler evde cirit atıyor.
330 (bir yerde) ecinniler top oynuyor“bomboş, kimse yok, ıssız ve sessiz” anlamında kullanılan bir söz.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir