Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
3271 delik deşik etmek1) bir canlının vücudunda bir araçla birçok yara, kesik açmak 2) bir şeyin her yanında delikler açmak. Örn: “Üst üste attığı kurşunlarla hedefin içini delik deşik etmeye başlamıştı.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
3272 delik deşik olmak1) bir canlının vücudunda bir araçla birçok yara, kesik oluşmak. Örn: “... düşman süngüleriyle delik deşik olmaktansa tabancasını şakağına dayayıp tetiği çekmeyi düşünüyordu.” -N. Cumalı. 2) bir şeyin her yanı delinmek. Örn: “Adamın kuruyup kalan kanını
3273 delik eğirmek argo hapse girmek, tutuklanmak.
3274 deliliğe vurmakkendini deli gibi göstermek.
3275 deliliği tutmakdelice davranmak.
3276 delinin eline değnek vermekkötülük yapabilecek bir kimsenin davranışlarını kolaylaştırmak.
3277 deliye dönmek1) çok sevinmek. Örn: “Haber aldığı gün âdeta deliye dönmüş.” -H. F. Ozansoy. 2) çok üzülmek. Örn: “En bildiği derste bile kopya çeker, çekmezse hasta olur, deliye döner.” -H. Taner. 3) çok kızmak. Örn: “Patronun deliye döndüğünden habersizce geldi, el
3278 dem çekmek1) kuşlar uzun ve güzel ezgiler çıkarmak. Örn: “Akasya dallarında bir tek bülbül uzun uzun dem çekiyor.” -H. Taner. 2) şaka içki içmek.
3279 dem dökmekkadınlar aybaşında kan yitirmek.
3280 dem tutmakbir çalgıya başka bir çalgı veya sesle eşlik etmek. Örn: “Dinî seslere şarkı, çalgı sesleri cevap verir, onlara âdeta dem tutardı.” -A. Ş. Hisar.
3281 deme gitsin“anlatılması güç, anlatılamaz” anlamında kullanılan bir söz. Örn: Öyle sevindim ki deme gitsin.
3282 demeç vermekyetkili bir kimse bir konuda yayın organlarına açıklama yapmak, beyanat vermek.
3283 demediğini bırakmamak (koymamak)birisi için kırıcı, ağır, ileri geri konuşmak.
3284 demek istemek1) bir şeyi anlatmak istemek. Örn: “Gazete yazarlığını, edebiyatın, sanatın dışında sayanların ne demek istediklerini hiçbir zaman anlamadım.” -N. Ataç. 2) bir düşünceyi söylemek istemek.
3285 demek olmakanlamına gelmek. Örn: Sene “yıl” demektir, senevi de “yıllık” demek olacak.
3286 demem o (ki) hlk. “benim söylemek istediğim” anlamında kullanılan bir söz.
3287 demir almak den. 1) gemi yola çıkmak için çıpasını denizden çekmek, gitmeye hazırlanmak. Örn: “Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan” -Y. K. Beyatlı. 2) mec. ölmek, çekip gitmek.
3288 demir atmak den. 1) gemi çıpasını denize salmak. Örn: “Açıkta demir atmış kotrayı görüyor musun?” -F. R. Atay. 2) mec. bir kimse bir yerde uzun süre kalmak.
3289 demir gibi1) çok sağlam. Örn: “Ben akide yemedim, gönlümde yumuşaklık yok, midem demir gibi.” -H. R. Gürpınar. 2) çok güçlü, çok kuvvetli. Örn: “Demir gibi kolları vardı.” -S. F. Abasıyanık.
3290 demir taramakgemi rüzgâr veya akıntı yüzünden çıpasını sürümek.
3291 demir üzerinde den. demirini almış ve kalkmaya hazır (gemi).
3292 demirbaştan düşmekdemirbaş listesinden çıkarmak, kaydını silmek.
3293 Demokles’in kılıcıher an gerçekleşebilecek tehlike.
3294 deneme tahtasına çevirmekbir şey üzerinde bilgisizce tedavi, onarım vb. işler yapmak.
3295 deneyim kazanmakdeneyimli duruma gelmek.
3296 dengeli kılmakhuzura, düzene kavuşturmak. Örn: “Sevgimde bir azalma olsaydı, bu bir bakıma beni dengeli kılardı.” -E. Bener.
3297 dengesi bozulmak1) dik durumdan düşecek duruma gelmek 2) tanınan ve bilinen ölçülerin dışına çıkmak 3) tutum ve davranışlarında tutarlılık olmamak 4) mec. aralarında ilişki bulunan şeyler arasındaki uyum bozulmak.
3298 dengi dengineuygun olanıyla. Örn: “Şehrin ortasında bir kurulu düzen var ki dengi dengine işleyip duruyor.” -N. Meriç.
3299 dengine getirmekpunduna getirmek.
3300 dengiyle karşılamakkendisine yapılan bir işin karşılığını aynı değerde iş yaparak vermek.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir