3451 | dili varmak | bir sözü söylemeye gönlü razı olmak. Örn: Süleyman Kâhyaya söylemeye kimsenin dili varmıyor, gücü yetmiyordu. -Y. Kemal. |
3452 | dili yanmak | 1) üzüntü ve eziyet çekmek, zarara uğramak. Örn: Otobüs yolculuğundan bir hayli dilim yandı. -B. R. Eyuboğlu. 2) bıkmak, nefret etmek. Örn: Şair neslinin şarkıdan o kadar dili yandı ki şarkı kelimesini nerede görse silip üstüne türkü diyecek. -B. R. |
3453 | dilim dilim etmek | dilimlemek. |
3454 | dilin kemiği yok | insan doğru veya yanlış her şeyi söyleyebilir anlamında kullanılan bir söz. |
3455 | dilinde tüy bitmek | tekrar tekrar söylemekten usanmak, bıkmak. Örn: Hep de aynı tipler. Laftan da anlamıyorlar. Dilimde tüy bitti. -E. Şafak. |
3456 | dilinden anlamak | 1) bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne anlatmak istediğini anlamak 2) mec. söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek. Örn: Bunda yenilmiş, içilmiş bir şey yok ya! Sen onun dilini de anlarsın. -M. Ş. Esendal. |
3457 | dilinden düşürmemek | sürekli olarak aynı kişiden veya şeyden söz etmek, sık sık anmak. Örn: Dilinden hiç düşürmediği cümleleri hep birer bilmece gibi şeylerdi. -A. Ş. Hisar. |
3458 | dilinden kurtulamamak | sürekli olarak bir kimsenin sitem, eleştiri ve sataşmalarına uğramak. |
3459 | diline dolamak (takmak) | 1) aynı şeyi durmadan ve her yerde tekrarlamak. Örn: Bu aydınlardan bazılarının son zamanlarda dillerine doladıkları bir hikmet var. -O. V. Kanık. 2) bir kimseyi her yerde kötülemek. |
3460 | diline kira istemek | ağzına kira istemek. |
3461 | diline pelesenk etmek | diline dolamak. Örn: Hacı Kasap, âdeta bu sözleri aferin tarzında diline pelesenk etmişti. -Ö. Seyfettin. |
3462 | diline sağlam olmak | 1) saklanacak konuları açığa vurmamak 2) kötü söz söylemekten kaçınmak. |
3463 | diline sağlık | ağzına sağlık. |
3464 | diline virt etmek | diline dolamak. Örn: Şartını âdeta manzum, kafiyeli bir nakarat gibi diline virt etmişti. -Ö. Seyfettin. |
3465 | dilini değdirmemek | hiç yememek veya içmemek. |
3466 | dilini kedi (fare) mi yedi? | neden konuşmuyorsun? anlamında kullanılan bir söz. |
3467 | dilini kesmek (kesip oturmak) | susmak. |
3468 | dilini tutamamak | sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmak. |
3469 | dilini tutmak | sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmaktan sakınmak. Örn: Şarkta, insanın selameti dilini tutmasındadır diye bir söz vardır. -B. Felek. |
3470 | dilini yutmak | sevinç, korku, heyecan vb. sebeplerle konuşamaz olmak. Örn: Satılmışın hiddetli hiddetli çıkışması üzerine dilini yutup ters yüzüne mutfağına döndü. -E. E. Talu. |
3471 | dilinin altında bir şey olmak | bir kimsenin sözlerinden, açıkça söylemediği bir şeyler anlaşılmak. Örn: Günlerdir doktorun dilinin altında bir şeyler olduğunun farkındaydı. -Y. Kemal. |
3472 | dilinin altındaki baklayı çıkarmak | gizli tutulması gereken bir şeyi söylemek. Örn: Çıkar şu dilinin altındaki baklayı da ne demek istiyorsan söyle, ben de anlayayım. -O. C. Kaygılı. |
3473 | dilinin cezasını (belasını) çekmek (bulmak) | ölçüsüz, düşüncesiz konuşma yüzünden zarar görmek. |
3474 | dilinin ucuna gelmek | söyleyecek duruma gelmek. Örn: İsmi dilimin ucuna gelir gelmez kalbimden hafif bir cereyanın kopup damarlarıma aktığını duyuyorum. -E. İ. Benice. |
3475 | dilinin ucunda | bir söz hatırlanacak gibi olup da hatırlanamadığında söylenen bir söz. |
3476 | dilinin ucuyla | içten, yürekten olmayarak, laf olsun diye. |
3477 | diliyle sokmak | bir kimseye ağır ve kırıcı sözler söylemek. |
3478 | diliyle tutulmak (yakalanmak) | suçunu, kendi konuşması ile açığa vurmak. |
3479 | dillerde dolaşmak (gezmek) | her yerde kendisinden söz edilmek. Örn: Hangi hanım, dillerde gezen aşk maceralarından dolayı mevkisinden düşüyor? -H. C. Yalçın. |
3480 | dillere destan olmak | herkes tarafından konuşulur olmak. Örn: Dillere destan İstanbul nezaketini o evde gördüm, ağzım açık kaldı. -A. Kutlu. |