3571 | domuzdan (bir) kıl çekmek (koparmak) | sevilmeyen veya eli sıkı olan birinden bir şey alabilmek. |
3572 | domuzluk etmek | hainlik etmek, haince davranmak. |
3573 | don çekmek | donmak. Örn: Badem ağacı, ayaz vurmaz, don çekmez, solmaz, dökülmez çiçeklerini açmıştı. -T. Buğra. |
3574 | don çözülmek | hava ısınarak buzlar erimeye başlamak. |
3575 | don kesmek | hlk. bitki soğuktan bozulmak, donmak. |
3576 | don tutmak | buz tutmak, donmak. |
3577 | don yağı gibi | konuşmayan, hareketsiz (kimse). |
3578 | don yağının tortusu gibi kalmak (oturmak) | çevresindekilerle iletişim kurmadan ilgisiz ve donuk kalmak. |
3579 | dona çekmek | hava, suları donduracak derecede soğumak. |
3580 | donuna etmek (kaçırmak veya doldurmak veya yapmak) | 1) küçük veya büyük abdestini donuna etmek 2) mec. çok korkmak. |
3581 | donup kalmak | donakalmak. |
3582 | doping yapmak | 1) bazı bedensel özellikleri değiştiren veya artıran bir uyarıcı maddeyi çok az miktarda almak. Örn: Günahı boynuna, doping de yapıyormuş. -H. Taner. 2) mec. uyarıcı etkide bulunmak. |
3583 | dost edinmek | dost kazanmak. Örn: Yolda iki dost edinip on gün birisinin, on gün ötekinin erzak torbasından karnını doyurdu. -F. R. Atay. |
3584 | dost tutmak | erkek veya kadın evlilik dışı ilişki kurmak. |
3585 | dosta düşmana karşı | dostlara üzüntü vermemek, düşmanları da sevindirmemek için, ele güne karşı anlamında kullanılan bir söz. |
3586 | dostlar alışverişte görsün (diye) | gösteriş olsun, iş görüyor densin (diye) anlamında kullanılan bir söz. |
3587 | dostlar başına | bir şeyi dostları için de dilemek amacıyla kullanılan bir iyi dilek sözü. Örn: Doğrusu böyle bir düğün dostlar başınaydı. Arkadaşları arasında, günlerden beri hep bunun lafı ediliyordu. -R. Çalapala. |
3588 | dostlar başından ırak | sözü edilen kötü bir durumla yakınların karşılaşmaması için söylenen iyi dilek sözü. |
3589 | dostlar şehit, biz gazi | alay tehlikeli işleri başkalarına bırakıp kendileri sonuçtan yararlanmak için bir kenara çekilenlerin bencilliğini anlatan bir söz. |
3590 | dostluk etmek | yakınlık kurmak, dost gibi candan davranmak. Örn: Lokanta müşterisi hanımlardan kendi kendine tanıştığı, konuştuğu, dostluk ettiği hanımlar var! -M. Ş. Esendal. |
3591 | dosya açmak (hazırlamak) | bir kimse, konu veya işle ilgili yeni bir dosya düzenlemek. |
3592 | dosyası kabarmak (kabarık olmak) | yaptığı yanlış işleri çoğalmak. |
3593 | doyuma ulaşmak | istek ve gereksinimlerinin en üst düzeyini elde etmek. |
3594 | doyurucu bulmak | yeterli görmek. |
3595 | doyurucu gelmek | yeterli olmak. Örn: Verdiğim yanıt doyurucu gelmemişti madama ama kibarlığını da bozmamıştı. -A. Ümit. |
3596 | dozunu ayarlamak | 1) ilacın ölçüsünü aşmamak, gerektiği kadar vermek 2) mec. ölçüyü aşmamak, aşırı davranmamak. Örn: Saygının ve sevginin dozunu iyi ayarlayabilmeli insan. -A. İlhan. |
3597 | dozunu kaçırmak | 1) ilaçta ölçüyü tutturamamak 2) mec. ölçüyü aşmak, aşırı gitmek. Örn: Şakanın dozu kaçmıştı. -Y. Z. Ortaç. |
3598 | dökülüp saçılmak | 1) soyunmak, çok açılmak 2) bir şey uğruna çok para harcamak. |
3599 | döküm almak | ayrıntılı hesap listesini toplu olarak göstermek. Örn: Bu hesapların dökümlerini alıp sizlere vereceğim. -N. Eray. |
3600 | döküm çıkarmak | bütün hesap işlemlerini bir listeye yazmak. |