3631 | dulda tutmak | örtünmek, koruyacak biçimde sarınmak. Örn: Bulgar dağında yatarım / Yorganı dulda tutarım -Halk türküsü. |
3632 | duman almak | 1) sis kaplamak, sis bürümek 2) sigara dumanını içine çekmek. |
3633 | duman altı etmek | bulunulan yerin havasını esrar, sigara vb. dumanıyla doldurmak. |
3634 | duman altı olmak | esrar, sigara vb. içilen bir yerin havasından etkilenmek. |
3635 | duman attırmak | argo kötü duruma düşürmek, geride bırakmak, birini yıldırmak. Örn: Ama yerine göre karşısına dikilenlere de duman attırır. -R. N. Güntekin. |
3636 | duman etmek | argo 1) dağıtmak, bozmak, yok etmek. Örn: Ortalığı duman görür, duman etmek isterdi. -S. F. Abasıyanık. 2) yenmek, başarı sağlamak. |
3637 | duman vermek | 1) çok duman çıkarmak 2) mec. ortalığı karıştırmak. Örn: Sonra sen gazetende istediğin gibi ver dumanı. -A. İlhan. |
3638 | dumana boğmak | 1) duman içinde bırakmak 2) mec. bunaltmak, şüphe içinde bırakmak. Örn: Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı, karıştırmalı ve dumana boğmalısınız. -H. E. Adıvar. |
3639 | dumanı doğru çıksın | iyi ve güzel olmasa bile yönteme uygun olsun anlamında kullanılan bir söz. |
3640 | dumanı tepesinden çıkmak | bir acının ateşiyle yanıp tutuşmak. |
3641 | dumura uğramak | körelmek. Örn: Aşk, bende öyle dumura uğramış bir duygu ki sevmek hasretini bile duyamıyorum. -R. N. Güntekin. |
3642 | dur durak (dur dinlen veya dur otur) yok | durup dinlenmeden sürekli çalışmayı anlatan bir söz. Örn: Gayri bana dur durak yok... Muhasebe müdürü ... çalışmamdan hoşnut değilmiş. -T. Dursun K. |
3643 | dur! (durun!) | biraz zaman geçsin anlamıyla cümlelerin başına gelen bir söz. Örn: Dur! Bu işi ben yaparım. Durun hele, bakalım ne olacak! |
3644 | durgunluk çökmek | sessiz, sakin duruma girmek. Örn: Posta kâtibi eskiden çok sert bir adamdı. Fakat gitgide ona garip bir durgunluk çökmüştü. -R. N. Güntekin. |
3645 | durum almak | 1) belli bir duruş biçimine geçmek 2) bir olay karşısında belli bir tavır almak. |
3646 | durumdan ders çıkarmak | içinde bulunulan şartları değerlendirerek yanlış adım atmamak. |
3647 | durumdan vazife çıkarmak | içinde bulunulan şartları değerlendirerek sorumluluk yüklenmek. |
3648 | dut gibi olmak | 1) çok sarhoş olmak 2) utanmak, mahcup olmak. |
3649 | dut yemiş bülbüle dönmek | neşe ve konuşkanlığını yitirmek, susmak. Örn: Sabahtan akşama kadar durmadan söyleyen geveze Çalıkuşu, dut yemiş bülbüle dönmüştü. -R. N. Güntekin. |
3650 | duvağına doymamak | yeni gelinken ölmek veya kocasından ayrılmak. |
3651 | duvar çekmek | 1) duvar örmek 2) mec. aradaki ilişkiye son vermek, görüşmemek. |
3652 | duvar gibi | sağır. |
3653 | duvar yapmak | baraj yapmak. |
3654 | duygu uyanmak | bir duygu oluşmak. |
3655 | duymazlıktan gelmek | ilgilenmek istemediği için duymamış gibi davranmak. Örn: Evine gönderilen haberleri hep duymazlıktan gelmişti. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
3656 | duyulur duyulmaz | 1) çok alçak ancak işitilebilen (ses) 2) haber öğrenilir öğrenilmez. |
3657 | duyum almak | bir konu hakkında haber almak, bilgi edinmek. |
3658 | duyuruda bulunmak | duyurmak. |
3659 | düdük gibi | çok dar, daracık (giysi). |
3660 | düdük gibi kalmak | 1) yapayalnız kalmak 2) zayıflamak. |