3661 | düğmük atmak | düğümlemek. Örn: Bazı aileler resmî nikâh yanında bir de imam nikâhı kıyıveriyorlarmış. Bunu da bir paketin kınnapla bağlandıktan sonra düğmük üstüne düğmük atılmasına benzetiyorlar. -Ç. Altan. |
3662 | düğüm atmak | düğümlemek. Örn: Bir ağıtla mendillerinin, yazmalarının ucuna düğüm attılar. -L. Tekin. |
3663 | düğüm düğüm olmak (düğümlenmek) | 1) çok karışık bir duruma gelmek 2) birbirine geçmek 3) içinden çıkılmaz bir durum almak. |
3664 | düğüm üstüne düğüm vurmak (atmak) | parasını pintilik ederek saklamak. |
3665 | düğüm vurmak | 1) düğümlemek 2) parasını pintilik ederek saklamak, biriktirmek. |
3666 | düğümünü çözmek | anlaşılmaz bir şeyi anlaşılır duruma getirmek. |
3667 | düğün aşıyla dost ağırlanmaz | ağırlamanın değeri, özel olarak hazırlanmasında, bir fedakârlık yapılmasındadır anlamında kullanılan bir söz. |
3668 | düğün bayram etmek | çok sevinmek, çok sevinç duymak. |
3669 | düğün değil bayram değil, eniştem beni niye öptü | gösterilen yakınlığın, iltifatın gizli bir nedeni olduğu düşünüldüğünde söylenen bir söz. |
3670 | düğün dernek, hep bir örnek | olayların veya yapılan işlerin hep birbirine benzediğini anlatan bir söz. |
3671 | düğün pilavıyla dost ağırlamak | başkasının kesesinden veya elinden ikramda bulunmak. |
3672 | düğünevi gibi | sevinçli ve telaşlı bir kalabalık bulunan (yer). |
3673 | dümen çevirmek | tkz. hileye, düzene başvurmak. |
3674 | dümen kırmak | yön değiştirmek. Örn: Herhâlde kaçmayı düşünüyor olmalıydı. Yolun kenarındaki tek tük ağaçlara doğru dümen kırdı. -R. N. Güntekin. |
3675 | dümen kullanmak | argo bir işi kurnazca yönetmek. |
3676 | dümen tutmak | den. teknenin gideceği yolu gözleyerek dümeni yönetmek. Örn: Kimimiz dümen tutar mavnalarda / Kimimiz çımacıdır halat başında -O. V. Kanık. |
3677 | dümen yapmak | argo dalavere, hile ile birini kandırmak, aldatmaya çalışmak. |
3678 | dümeni elinde tutmak | yönlendirici durumda olmak. |
3679 | dümeni kırmak | argo çekip gitmek, kaçmak, uzaklaşmak. |
3680 | dümenine bakmak | argo şartlar ne olursa olsun çıkarını gözetmek. |
3681 | dün bir, bugün iki | herhangi bir şeye başladığından beri çok az zaman geçtiği hâlde anlamında kullanılan bir söz. |
3682 | dünden hazır (razı) olmak | kendisine yapılan bir öneriyi seve seve ve hemen kabul etmek. |
3683 | dünür gezmek | evlenecek erkek için kız aramaya çıkmak. |
3684 | dünür gitmek | evlenecek kimse için kız istemeye gitmek. Örn: Dayısı, amcası dâhil, obadan, oymaktan kimse dünür gitmeye gönüllü değildir. -T. Buğra. |
3685 | dünya (dünyalar) birinin olmak | çok sevinmek. Örn: Suların üzerimize devrilmesinden önce yukarıya bir varsak dünya bizim olacaktı. -Halikarnas Balıkçısı. |
3686 | dünya ahret kardeşim (bacım) (olsun) | bir kişiye kardeşlik duygusundan başka bir gözle bakılmadığını anlatan bir söz. |
3687 | dünya başına dar olmak (gelmek) | çok sıkılmak, büyük bir çaresizlik içinde kalmak. |
3688 | dünya başına yıkılmak | çok sıkılmak, umutlarını yitirmek. Örn: Defteri abimin elinde görünce, dünya başıma yıkıldı, basbayağı gözlerim karardı. -A. Ağaoğlu. |
3689 | dünya bir araya gelse | 1) dünyadaki bütün insanlar engel olmaya kalksa bile anlamında kullanılan bir söz. Örn: ... bütün dünya bir araya gelse fikrimi değiştiremez. -Ö. Seyfettin. 2) dünyadaki bütün insanlar bir araya toplansa bile anlamında kullanılan bir söz. |
3690 | dünya durdukça durasın! | çok yaşa, Tanrı sana sonsuz bir ömür versin! anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü. |