Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
3751 efendime söyleyeyim1) söz söylerken gerekli kelimeyi bulamayan bir kimsenin kullandığı bir söz. Örn: “Efendime söyleyeyim, sütlü bir mısır kebabı derken bir sivrisinek bulutudur havalanmış çeltik batağından.” -B. R. Eyuboğlu. 2) örnek olarak, mesela.
3752 efkâr basmaktasalanmak, kaygılanmak. Örn: “Efkâr basınca, haftaları ay, ayları yıl diye hesap eder mahkûm.” -K. Korcan.
3753 efkâr dağıtmaksıkıntıyı gidermek, üzüntüden uzaklaşmak.
3754 efkârı dağılmaksıkıntı ve üzüntüden kurtulmak, rahatlamak, huzur bulmak. Örn: “Ona ne zaman rastlarsanız, konuşsanız içiniz açılır, efkârınız dağılır.” -H. Taner.
3755 eflake ser çekmekçok yüksek olmak.
3756 efradını cami, ağyarını mâni“ne eksik ne fazla, eksiği artığı olmayan” anlamında kullanılan bir söz.
3757 eğilip bükülmekbir kimsenin karşısında sıkıntı, utanç vb. duygularını açığa vuracak hareketlerde bulunmak.
3758 eğitim almakbelli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetişmek.
3759 eğitim vermekbelli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetiştirmek.
3760 eğreti almaködünç almak.
3761 eğreti oturmakbir yerde çok kısa süre kalacakmış gibi oturmak.
3762 eğreti vermeködünç vermek.
3763 eğretiye almakbir yapının alt bölümünü onarmak için üstünü destekler üzerinde durdurmak.
3764 eğri (eğri gözle) bakmakkötü düşünce ile bakmak.
3765 eğri gemi doğru sefer“kullanılan araç yetersiz ancak yapılan iş isteğe uygun” anlamında kullanılan bir söz.
3766 eğrisi doğrusuna gelmekolmayacak gibi görünen bir iş, bir girişim, rastlantı sonucu olumlu bitmek.
3767 ejder gibiiri yapılı ve korkunç görünüşlü.
3768 ejderha gibiejder gibi.
3769 ek bent olmakşaşırıp ne diyeceğini bilememek.
3770 ekini belli etmemekeksik, bozuk, yanlış, kusurlu bir işi sağlam, doğru ve doğal imiş gibi gösterme becerisini kanıtlamak. Örn: “Ben doğrusu beğeniyorum, dedi, kadın yağ satıyor, yumurta satıyor, ekini belli etmiyor ya!” -M. Ş. Esendal.
3771 ekip biçmektarım yapmak.
3772 ekmediği yerden biterumulmayan ve istenilmeyen yerde karşılaşılan kimseler için kullanılan bir söz.
3773 ekmeğinden etmekişinden çıkarmak, işinden atmak.
3774 ekmeğinden olmakgeçimini sağlayan işinden zorunlu olarak ayrılmak. Örn: “Bu anormal gidiş bir yerden patlak verirse ahir ömründe ekmeğinden de olabilirdi.” -K. Korcan.
3775 ekmeğine göz koymak (dikmek)birinin geçimini sağlayan işi elinden almaya çalışmak.
3776 ekmeğini çıkarmakçalıştığı işten geçimini karşılayacak kadar kazanç sağlamak. Örn: “Şu dünyada her birimiz alnımızın teriyle ekmeğimizi çıkarmak zorundayız.” -Halikarnas Balıkçısı.
3777 ekmeğini kazanmakgeçimini sağlamak. Örn: “İçi huzurlu, akşama dek çalışmış, ekmeğini kazanmış.” -M. İzgü.
3778 ekmeğini taştan çıkarmak1) geçimini sağlamakta çok becerikli olmak 2) en zor koşullarda bile kazancını sağlamak. Örn: “Bu cins çocukların da ekmeğini taştan çıkarmak için ölürcesine çalıştıklarını görüyorum.” -S. F. Abasıyanık.
3779 ekmeğini yemek1) birisinin işinde çalışarak kendi geçimini sağlamak. Örn: “Bedavadan ekmeğini yediği gazeteyi tekmeledikten sonra, aynı gazete geriye döneni tekrar bağrına nasıl basar?” -N. F. Kısakürek. 2) geçim yönünden birisinin yardımından yararlanmak. Örn: Oğlun
3780 ekmek elden su gölden“kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme durumu” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Uygar yaşamlarında ekmek elden su göldendi.” -A. Kutlu.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir