4111 | evirip çevirmek | iyice, istediği gibi, adamakıllı gözden geçirmek. |
4112 | evlerden ırak (uzak) | hlk. ölüm veya kötü bir durumdan söz edilirken dinleyenlerin aynı durumla karşılaşmamalarını dilemek için söylenen bir söz. Örn: Evlerden ırak, dağ gibi delikanlı iki günde devrildi gitti. |
4113 | evlere şenlik | alay beğenilmeyen, olumsuz karşılanan bir durum, bir davranış karşısında söylenen bir söz. |
4114 | evliya gibi | 1) uysal (kimse) 2) iyi ahlaklı (kimse). |
4115 | evrat çekmek | okunması âdet olan duaları ve Kur'an ayetlerini sürekli tekrarlamak. Örn: Geceleri Hüsnü'nün evinde toplanır, zikreder, evrat çekerlermiş. -M. Ş. Esendal. |
4116 | evvel zaman içinde, kalbur saman içinde | çok zaman önce anlamında bir tekerleme. |
4117 | eyer boşaltmak | 1) cirit oyununda hedef olmaktan kurtulmak için eyer üzerinde sağa sola eğilmek 2) saldırıları boşa çıkaracak önlemler almak. |
4118 | eyer kapatmak (kapamak) | eyeri atın sırtına koyup bağlamak. |
4119 | eyer vurmak | eyeri hayvanın sırtına koyup bağlamak. |
4120 | eyeri boş kalmak | atın binicisi ölmek. |
4121 | eylem koymak | eylemde bulunmak. |
4122 | eylemde bulunmak | toplu hâlde hareket etmek. Örn: Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. -Anayasa. |
4123 | eyleme geçmek | tasarlanan bir işi uygulamaya başlamak. |
4124 | eyvallah demek | 1) hoş görerek kabul etmek veya edilmek. Örn: Mersi denir. Sonra teşekkür edilir. Eyvallah denir, çok mersi denir. -S. F. Abasıyanık. 2) hoşça kalın, sağlıcakla kalın demek. |
4125 | eyvallah etmemek | birinden yardım istememek, gönül borcu olmamak, boyun eğmemek. Örn: Ben kimseye eyvallah etmeyeceğim, dedi. Bir gece amcasının konağından kaçtı. -Ö. Seyfettin. |
4126 | eyvallahı olmamak | kimseye gönül borcu, minneti olmamak. |
4127 | eyyam görmek (sürmek) | iyi günler geçirmek, mutlu zamanlar yaşamak. |
4128 | eyyam ola! | havanın iyi olmasını dilerim anlamında kullanılan bir söz. |
4129 | ez de suyunu iç | değersiz, yararsız şeyler için kullanılan bir söz. |
4130 | ezber bozmak | birinin sahip olduğu düşüncenin yanlış olduğunu göstermek. |
4131 | ezber etmek | ezberleyerek akılda tutmak. |
4132 | ezber okumak | bir metni veya sözü herhangi bir yere bakmadan bellekte kalan biçimiyle söylemek. |
4133 | ezberden okumak | daha önceden belleğine aldığı için herhangi bir yere bakmadan söylemek. |
4134 | ezberden yapmak | bir yere bakmadan bellekte kalan biçimiyle yapmak. |
4135 | ezbere almak | dikkat etmeden satın almak. |
4136 | ezbere anlatmak | okunan bir şeyi olduğu gibi, bozmadan anlatmak. |
4137 | ezbere bilmek | 1) bir yerin her yanını iyice bilmek. Örn: Buraların altını ezbere bilirim, ezbere. -S. F. Abasıyanık. 2) bir şeyin bütün niteliklerini çok iyi öğrenmiş olmak. Örn: Yolun neresi kayalık, neresi kumsal hep ezbere bilirdi. -Halikarnas Balıkçısı. |
4138 | ezbere iş görmek | incelemeden gelişigüzel yapmak. |
4139 | ezbere konuşmak | bilmeden, aslını arayıp sormadan konuşmak. |
4140 | ezbere yapmak | 1) ezberden yapmak 2) model veya doğa karşısında durmayarak fikirden tasavvur ve tahayyül suretiyle resim yapmak. |