Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
4201 faydası olmakyararı olmak. Örn: “Kimseye faydası olmayıp da yalnız kendi nefsine ayırdığın servet, asla makbul değildir.” -A. Kabaklı.
4202 faydasını görmek1) yarar sağlamak. Örn: “Faydasını gördüğümüz ve faydasını görürsek tekrar etmemizi doktor tavsiye ettiği için reçeteyi yine aldım ele.” -N. Hikmet. 2) kâr elde etmek.
4203 faydasız baş mezara yaraşır“yaşayan kimse bir işe yaramalıdır, bir işe yaramayan kimsenin ölüden farkı yoktur” anlamında kullanılan bir söz.
4204 fayrap etmek1) ocağın ateşini harlandırmak 2) argo herhangi bir işi veya şeyi hızlandırmak. Örn: Beleş rakıyı bulunca fayrap etti. 3) argo açmak, çıkarmak. Örn: Pencereleri fayrap etti. Gömleği fayrap etti.
4205 fazla gelmek (kaçmak)çekilmeyecek, bıktıracak, tedirgin edecek bir durum almak.
4206 fazla kaçırmakalışılmış olan ölçüden çok içmek, yemek veya konuşmak.
4207 fazla mal göz çıkarmaz“ne kadar ve ne türden mal olursa olsun elden çıkarılmamalıdır” anlamında kullanılan bir söz.
4208 fazla olmakdayanma gücünü aşacak davranışlarda bulunmak, çok olmak.
4209 fazlalık etmekbirinin varlığı, bulunduğu yerde gereksiz olmak.
4210 feda etmekkıymak, gözden çıkarmak. Örn: “Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış.” -H. C. Yalçın.
4211 feda olmakuğrunda yok olmak. Örn: Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
4212 feda olsun!“varsın gitsin, uğrunda yok olsun!” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun!” -O. C. Kaygılı.
4213 fedakârlığa katlanmakbir amaca, bir emele ulaşmak için birçok sıkıntıya, üzüntüye, güçlüğe dayanmaya çalışmak.
4214 fedakârlık etmek1) özverili davranmak. Örn: “Kadınlar fedakârlık ettikleri erkekleri severler.” -P. Safa. 2) azlığına katlanmak, az oluşu ile yetinmek, vazgeçmek. Örn: “İlk defa ömründe yemek saatinden fedakârlık etti.” -E. İ. Benice.
4215 fedakârlık yapmak (göstermek)özverisini ortaya koymak. Örn: “Yalnız rica ederim, bir an için zahmet ve fedakârlık daha yapın!” -H. F. Ozansoy. “Arkadaşının karısına gösterdiği fedakârlığı o karısına gösteriyordu.” -N. Cumalı.
4216 felah bulmakkurtulmak, onmak. Örn: “Kadın delifişeğin biri ise yine felah bulamazsın.” -R. H. Karay.
4217 felç gelmekinme inmek. Örn: “Babam kendisine felç geldiği zaman beni affetti ve çağırttı.” -P. Safa.
4218 felç olmak1) inme inmek 2) bir iş içinden çıkılamaz durum almak, tıkanmak.
4219 feleğe küsmektalihten yakınmak, şanstan ümidini kesmek.
4220 feleği şaşmak argo feleğini şaşırmak.
4221 feleğin çemberinden geçmekhayatta acı tatlı günler görmüş geçirmiş olmak, olgunlaşmış, deneyim kazanmış olmak. Örn: “Oyuna bir de kalender, feleğin çemberinden geçmiş ihtiyar komiser koyacaksınız.” -H. Taner.
4222 feleğini şaşırmak argo ummadığı bir durumda kalmak, şaşkınlık içine düşmek. Örn: “Bir gün burada koyu ateş renginde bir hotoz görmüştür ki feleğini şaşırmıştır.” -S. Birsel.
4223 felek yâr olursa“bir terslik çıkmazsa, şartlar uygun giderse” anlamında kullanılan bir söz.
4224 felek, kimine kavun yedirir kimine kelek“bu dünyada kimi insanlar mutluluk içinde yaşarlar, kimileri de talihsizdirler” anlamında kullanılan bir söz.
4225 felekten bir gün (gece) çalmakgüzel bir gün veya gece geçirmek.
4226 felekten kâm almakgüzel vakit geçirmek, istediği gibi eğlenmek.
4227 felsefe yapmak1) olayların sebep ve sonuçları üzerine kendince soyut birtakım düşünceler ileri sürmek. Örn: “Sana su şehirlerinin felsefesini yaptım.” -H. C. Yalçın. 2) bilgiçlik taslamak. Örn: “Saldırmak onun içgüdülerinden biridir ve yöntemi çekiçle felsefe yapmakt
4228 fena bulmakölmek, yok olmak.
4229 fena değil (sayılmaz)oldukça iyi.
4230 fena yapmakkötü duruma düşürmek.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir