Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
4261 fetvayişerife çıkarmak1) şeyhülislam fetvası ilan etmek 2) mec. kendi kendine yorum getirmek. Örn: “Fetvayişerife mi çıkarıyorsun be?” -H. Taner.
4262 feveran etmekbirdenbire öfkelenmek, köpürmek, parlamak. Örn: “Beni dinlemeden öyle feveran etme ... hiddetlenme!” -E. E. Talu.
4263 fevt etmekyitirmek, elden kaçırmak.
4264 fevt olmak1) yitmek 2) ölmek.
4265 fıçı gibikısa boylu ve çok şişman.
4266 fıkır fıkır kaynamak1) bir şeyden bir yerde çok bulunmak. Örn: Peynir tenekesinde fıkır fıkır kurt kaynıyor. 2) yerinde duramamak.
4267 fındık kabuğunu doldurmazönemsiz, değersiz.
4268 fındık kırmakçapkınlık yapmak.
4269 fındık kurdu gibiufak tefek, tombulca, sevimli.
4270 fır dönmekbir kimseye yaranmak veya yardım etmek için üstün çaba harcamak. Örn: Kızı, annesinin çevresinde fır dönüyor.
4271 fırça çekmek (atmak)paylamak.
4272 fırça gibidik, sık ve sert (saç, sakal). Örn: “Fırça gibi sert, gür saçları kırlaşıyor.” -M. Ş. Esendal.
4273 fırça yemekpaylanmak.
4274 fırıldak çevirmek (döndürmek)isteğini elde etmek için hileli yollara başvurmak. Örn: “Anasının gözü kardeşi, işi gücü fırıldak çevirmek.” -A. İlhan.
4275 fırıldak gibidüşüncesini sürekli değiştiren, sözünden dönen (kimse).
4276 fırsat beklemek (aramak)en uygun şartı, durumu veya zamanı kollamak.
4277 fırsat bilmekbir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak. Örn: “Bazı kişiler üstüme varmak için fırsat kolluyorlar yalnız eski kamyonlarla katırlardan söz açarsam olabilir ki fırsat bilirler.” -A. Boysan.
4278 fırsat bu fırsat“yararlanılacak en uygun zaman” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Fırsat bu fırsat deyip gelip görüyorlar, yiyip içiyorlar.” -B. Felek.
4279 fırsat bulmakuygun, elverişli zaman bulmak. Örn: “Ben ve ablanız, fırsat buldukça size serbest ders vermeye geleceğiz.” -N. F. Kısakürek.
4280 fırsat düşmek (çıkmak)bir imkâna kavuşmak. Örn: “Evet mademki fırsat düşmüştü. Cesaretini göstermek lazımdı.” -Ö. Seyfettin.
4281 fırsat her vakit ele geçmez“fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değerlendirilmelidir” anlamında kullanılan bir söz.
4282 fırsat kollamak (gözlemek)yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek. Örn: “Sonra fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu.” -T. Buğra.
4283 fırsat sakal altından geçer“fırsatı yakalayabilmek için uygun zamanı kollamak gerekir” anlamında kullanılan bir söz.
4284 fırsat vermekbir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak. Örn: “Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur.” -B. Felek.
4285 fırsatı ganimet bilmekçıkan fırsattan en iyi biçimde yararlanmak. Örn: “Fırsatı ganimet bilen İbrahim Ağa, soluğu doğru Eminönü'nde aldı.” -H. R. Gürpınar.
4286 fırsatı kaçırmakelverişli durumdan yararlanmamak. Örn: “Fırsatı kaçırmadım, hakkında malumat topladım.” -R. H. Karay.
4287 fırsatını düşürmekkolayını bulmak.
4288 fırsattan istifade etmekele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak.
4289 fırtına atlatmakgüç durumdan kurtulmak. Örn: “Ne sen gideceksin ne de ben. Böyle kaç fırtına atlattık biz.” -A. Kulin.
4290 fırtına çıkmaksert rüzgâr esmeye başlamak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir