Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
4921 günlük tutmakher gün yaşananları, olayları ve anıları bir deftere yazmak. Örn: “Şimdiye kadar günlük tutmadım, olanı biteni kaydetmediğim için birçok şeyi unuttum.” -İ. Aral.
4922 günü dolmak1) önceden belirlenmiş bir süreyi tamamlamak 2) ömrünü tamamlamak, eceli gelmek. Örn: “Benim tavukların günü daha dolmamışsa suçlu olan ben miyim?” -Z. Selimoğlu. 3) hamilelikte çocuğun olması gereken süreyi tamamlamak, doldurmak.
4923 günü gününe uymazher zaman aynı durumda bulunmaz, kararsız.
4924 günü kurtarmakgünün ağır koşullarını ve engellerini bir biçimde atlatmak. Örn: “Gelecek insanın mutluluğu için günümüzü kurtarmak hangi babayiğidin harcıdır?” -M. C. Anday.
4925 günü yetmek1) ölüm zamanı gelmek 2) gebe için doğum vakti gelmek.
4926 gününü (günlerini) saymak (beklemek)kurtulamayacak hasta son günlerini yaşamak.
4927 gününü doldurmakbir işin sona ermesi için gereken süreyi tamamlamak. Örn: “Hele günümü doldurup çıkayım, ben ona gösteririm. Onu gebertmezsem anam avradım olsun, derdi.” -Halikarnas Balıkçısı.
4928 gününü görmek1) kötü bir sonla karşılaşmak, cezaya çarptırılmak 2) çocuklarının iyi, mutlu günlerini görmek 3) aybaşı görmek.
4929 gününü göstermektehdit yollu cezalandırmak.
4930 gününü gün etmekhiçbir şeyi dert edinmeyip gününü hoş geçirmek. Örn: “Sevmek, sevilmek, eğlenip yan gelmek, çubuğunu yakıp gününü gün etmek mi?” -H. Taner.
4931 güreş etmek (tutmak)güreşmek. Örn: “Daha bir hafta evvel koruda güreş ederek onu yere yıkmıştı.” -P. Safa.
4932 gürleyip gitmekbeklenmedik bir zamanda ansızın ölmek. Örn: “Huri'nin anası, doğurduktan sonra bir tifo hastalığında gürleyip gitmişti.” -N. Nâzım.
4933 gürültü bastırmakgürültüden daha güçlü ses çıkarıp onu etkisizleştirmek. Örn: “Barın bütün gürültüsünü bastıran kahkahaları bundan sonra başladı.” -N. Cumalı.
4934 gürültü çıkarmak (etmek, koparmak, yapmak)1) düzensiz ve rahatsız edici sesler çıkarmak. Örn: “Karanlıkta bana çarpıp da gürültü yapmamaya dikkat ederek kapıyı açtım.” -H. C. Yalçın. 2) kavga, karışıklık, tartışma çıkarmak.
4935 gürültü çıkmakkavga, tartışma, karışıklık olmak. Örn: “Bir gürültü çıkarmadan buradan gidiniz...” -H. R. Gürpınar.
4936 gürültüye gelmekbir iş, bir düşünce vb. telaş ve karışıklığa rastlayarak ilgi çekmemek, üzerinde durulmamak.
4937 gürültüye getirmek (boğmak)1) bir işi, bir düşünceyi telaş ve karışıklık yüzünden ilgi çekmez duruma getirmek 2) söz kalabalığından, karışıklıktan yararlanarak istediğini elde etmek.
4938 gürültüye gitmektelaş ve karışıklığa rastlayarak değeri anlaşılmayıp unutulmak.
4939 gürültüye pabuç bırakmamak tkz. patırtıya pabuç bırakmamak.
4940 güven duymak (beslemek)güvenmek, inanmak.
4941 güven kazanmakkendisine inandırmak.
4942 güven vermekgüven duygusu uyandırmak, itimat telkin etmek.
4943 güvence altına almakkoruma sorumluluğunu üstlenmek.
4944 güvence vermek1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek 2) bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek.
4945 güvenceye bağlamakgüvence altına almak.
4946 güvendiği dağlara kar yağmak (güvendiği dal elinde kalmak)yardım ve yarar beklediği kimse, yer veya şeyden iyilik gelmemek.
4947 güveni sarsılmakgüveni kalmamak.
4948 güvenmelik vermekbir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek, kapora vermek.
4949 güvenoyu almakhükûmetin tutumu milletvekilleri tarafından onaylanmak.
4950 güvenoyu vermekhükûmetin tutumu ile ilgili olarak milletvekilleri tarafından olumlu oy kullanılmak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir