5071 | hani yok mu | dikkati arkadan gelen söze çekmek için söylenen bir söz. |
5072 | hant hant ötmek | bir şeye aşırı istek duymak. |
5073 | hanumanını yıkmak | ocağını yıkmak, evini barkını dağıtmak. Örn: Bu oğlan hanumanımı yıkar benim, derdi. -R. N. Güntekin. |
5074 | Hanya'yı Konya'yı anlamak (bilmek, görmek) | bir işin gerçek yönünü anlayarak aklı başına gelmek, akıllanmak. |
5075 | hap etmek | yemek, yutmak. |
5076 | hapı yutmak | tkz. kötü bir duruma düşmek. Örn: Gideceğimiz kasabada iki yazlık sinema varsa hapı yutmuşuzdur. -S. F. Abasıyanık. |
5077 | hapis giymek | hapis cezasına çarptırılmak. |
5078 | hapis kalmak | 1) mahkûm olarak hapiste yatmak 2) bir yere çıkamaz, gidemez durumda olmak. Örn: Bu köprünün yol vermeyişinden dolayı, Haliç'te yıllar boyu hapis kalan gemiler oldu. -A. Boysan. |
5079 | hapis yatmak | hükümlü olduğu süreyi hapishanede geçirmek. Örn: Adamcağız hem hapis yatacak hem dayak yiyecek. -A. Gündüz. |
5080 | hapishane kaçkını gibi | kılık kıyafetine dikkat etmeyen (kimse). |
5081 | hapislerde çürümek | çok uzun süre hapiste kalmak. Örn: İşinden atıldığını, hapislerde çürüdüğünü, çocuklarının perişanlığını gördü. -M. İzgü. |
5082 | har vurup harman savurmak | Düşüncesizce ve hesapsızca harcamak, bol bol harcayıp tüketmek. |
5083 | haraç mezat satmak | açık artırma ile satmak. |
5084 | haraç yemek (almak) | başkasının sırtından geçinmek. |
5085 | haram yemek | toplumun gelenek ve göreneklerine veya dinî kurallarına aykırı olarak bir şeyi kendi yararına kullanmak, sahiplenmek. |
5086 | harama uçkur çözmek | nikâhsız olarak cinsel ilişkide bulunmak. |
5087 | harap düşmek | kötü bir durumla karşı karşıya kalmak. Örn: Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. -Atatürk. |
5088 | harar gibi | içine çok şey alabilen, geniş, büyük (eşya). |
5089 | hararet basmak | 1) çok susamak 2) vücut ısısı artmak. |
5090 | hararet kesmek (söndürmek) | susuzluğu gidermek. |
5091 | hararet vermek | susatmak. |
5092 | harekete geçirmek (getirmek) | bir işin yapılmasına sebep olmak, kımıldatmak, canlandırmak. Örn: İlçelerinde ne kadar dernek varsa hepsini harekete geçirdiler. -A. Kulin. |
5093 | harekete geçmek | 1) bir işi yapmaya başlamak, bitirmek amacı ile bir işe girişmek. Örn: Saldırma için lazım gelen strateji planını tespit ederler ve ona göre harekete geçerlerdi. -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) bir yerden bir yere gitmeye başlamak. Örn: Derken garp istikame |
5094 | harem selamlık olmak | bir yerde kadın erkek ayrı oturmak. |
5095 | harf atmak | tanımadığı bir kadına uygunsuz sözler söyleyerek yaklaşmaya çalışmak. |
5096 | harı başına vurmak | 1) çok kızmak 2) azmak, kendini tutamayacak duruma gelmek. |
5097 | harı geçmek | kızgınlığı, sıcaklığı, hevesi, isteği veya öfkesi azalmak. |
5098 | hariçten gazel okumak (atmak) | tkz. 1) bir konuyu iyice bilmeden üzerinde görüş ve düşünce ileri sürmek 2) bir konuşmaya yersiz ve zamansız katılmak. |
5099 | harikalar yaratmak | hayranlık uyandıracak başarılar kazanmak. |
5100 | haritadan silinmek | 1) bir ülke, başka devletin egemenliği altına girmek. Örn: Koca Rumeli, Edirne'si, Selanik'i, Manastır'ı, Yanya'sı, Kosova'sı, İşkodra'sı ile imparatorluk haritasından silinmişti. -Y. Z. Ortaç. 2) bir yerleşim yeri savaş, deprem vb. bir olay sonunda yo |