Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
5521 içi kan ağlamakçok üzüntü duymak. Örn: “Demin Raif Efendi'nin karısını dinlerken içim kan ağlıyordu.” -Y. K. Beyatlı.
5522 içi kapanmaksıkılmak, bunalmak.
5523 içi kararmak1) sıkılmak, bunalmak. Örn: “Hani bazı kadınlar vardır, hödük koca ile düşe kalka eblehleşir, içleri kararır, ispinoz gibi susar otururlar.” -H. Taner. 2) hiçbir şeyden tat alamaz olmak 3) umutsuzluğa düşmek.
5524 içi kazınmak (kıyılmak)açlıktan midesinde eziklik duymak.
5525 içi paralanmak (parçalanmak)birine acıyarak çok üzülmek. Örn: “Yusuf için her fedakârlığa razı idim. Fakat buna imkân göremiyordum. İçim parçalandı.” -R. N. Güntekin.
5526 içi rahat etmekkaygı duyulacak bir konu bulunmadığını öğrenerek ferahlamak. Örn: “Vehbi Dede itiraz etmezse içi rahat edecek.” -H. E. Adıvar.
5527 içi sıkılmakbunalmak. Örn: “Sekiz saattir trendeyim. Tren boş ve neşesiz. İçim sıkılıyor.” -A. Haşim.
5528 içi sızlamakbir şey veya kişi için çok üzülmek.
5529 içi sürmekishal olmak.
5530 içi titremek1) özen göstermek 2) çok üşümek 3) duygulanmak.
5531 içi vık vık (fık fık, pır pır) etmeksabırsızca, tedirgin davranmak.
5532 içi yağ bağlamakyüreği yağ bağlamak.
5533 içi yanmak1) çok susamak 2) büyük bir acı, sıkıntı vb. nedenlerle çok üzülmek. Örn: “Sanki ağlayan ve en çok içi yanan o değildi.” -T. Buğra. 3) bir şeye karşı büyük bir özlem duymak. Örn: “Biliyorum içiniz vatan aşkıyla yanıyor, aynen benim gibi.” -M. İzgü.
5534 için için gülmek (gülümsemek)belli etmeden, gizli gizli gülmek. Örn: “Belki tramvayda, vapurda yan yana giderken, o ona için için gülmüştür, belki de alay etmiştir.” -N. Hikmet.
5535 için için kaynamakaşırı heyecan, gözü peklik ve hareket içindeyken bunu belli etmemek.
5536 için için yanmak1) ateşin yanması sürmek, farkına varılmadan yanmak. Örn: “Pamuk için için yanıyor, zaman zaman küçük parıltılar çıkarıyordu.” -A. Kutlu. 2) mec. dışa vurmadan çok üzülmek.
5537 içinde kaybolmak1) göze çarpmamak. Örn: “Fakat götürdükleri eşya da kendileri de koca köşkün içinde kayboldular.” -R. N. Güntekin. 2) giysi çok büyük gelmek 3) beklenen sonuca ulaşamamak.
5538 içinde olmak1) herhangi bir özellik yaradılışında var olmak 2) hevesli, istekli olmak.
5539 içinden bir şeyler kopmakiçi ezilmek. Örn: “İdris Bey atına binip köyden ayrılırken içlerinden bir şeyler koptu.” -Y. Kemal.
5540 içinden geçirmekbir şeyi yapmayı düşünmek.
5541 içinden geçmekdüşünmek, aklından geçmek. Örn: “İçinden geçip de bir türlü açığa vuramadığı sözleri, şimdi ezberlenmiş bir nutuk veya bir dua hâlinde söylüyordu.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
5542 içinden gelmekbir şeyi yapmak için içten bir istek duymak. Örn: “Yüzüne bakmak istemiyordum, onu aşağılamak istediğimden değil içimden öyle geliyordu.” -A. Ümit.
5543 içinden kan gitmekiçi kan ağlamak. Örn: “Şu kadıncağıza öyle acıyorum ki içimden kan gidiyor.” -O. Kemal.
5544 içinden konuşmakkimsenin duymayacağı kadar yavaş sesle konuşmak.
5545 içinden okumak1) ses çıkarmadan okumak 2) argo sessiz bir biçimde sövmek.
5546 içinden yanmakçok istemek, sabırsızlık göstermek. Örn: “Yanımızdan bir ayak evvel kaçmak için içinden yanıyor.” -H. E. Adıvar.
5547 içine almakkapsamak.
5548 içine ateş atmakaşırı acı, sıkıntı veya üzüntü verecek davranışta bulunmak. Örn: “Nazmiye'nin içine avuçla ateş atıp evden içeri giriyor ama başını kaldırıp pencereye bakmıyordu.” -O. Kemal.
5549 içine ateş düşmekbüyük bir acı ve üzüntünün etkisi altına girmek. Örn: “Pamuk zamanı gelince, köylüler Toros'tan pamuğa dökülünce içine bir ateş düştü, duramaz oldu.” -Y. Kemal.
5550 içine atmak1) sıkıntısını kimseye belli etmemek 2) yapılan bir kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla birlikte, bunu unutmamak.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir