5791 | intikam almak | öç almak. Örn: Gözlerimi kapadım ve ilk defa erkeklerden intikam almayı düşünerek kendimi koyuverdim. -A. Gündüz. |
5792 | inzivaya çekilmek | toplumdan kaçıp hiçbir şeyle ilgilenmeyerek tek başına yaşamak. |
5793 | ipe dizmek | boncuk vb.ni ipliğe geçirmek. |
5794 | ipe gitmek | ölüme gitmek. Örn: Menfaatine dokunan adam, ipe gitmek için lazım gelen hükümleri giyer. -F. R. Atay. |
5795 | ipe sapa gelmemek | akla yakın olmamak veya birbirini tutmamak. Örn: Söyledikleri zaten ipe sapa gelmez şeyler. -A. İlhan. |
5796 | ipe un sermek | geçersiz birtakım nedenler ileri sürerek istenilen işi yapmaktan kaçınmak. |
5797 | ipek gibi | 1) çok ince, parlak ve yumuşak 2) güzel, iyi huylu. |
5798 | ipi (birinin) eline geçmek | yönetimi başkasının eline geçmek, kontrolü başkasının elinde bulunmak. Örn: İpleri Topal Osman'ın eline geçince bir uysallaşır, bir uysallaşır kâfir! -R. Enis. |
5799 | ipi çözmek | hlk. ilgisini kesmek. |
5800 | ipi kırmak | hlk. savuşup gitmek. |
5801 | ipi koparmak | bağlı bulunduğu kuruluşla veya yakınlığı bulunan kişi ile ilişkisini kesmek. |
5802 | ipi sapı yok | birbirini tutmaz, yersiz, anlamsız. |
5803 | ipin ucunu kaçırmak | tkz. yönetimde veya bir şeyi kullanmada gereken ölçüyü yitirmek. Örn: Bu kadar çalıştığım hâlde, ölçülerim pek mi aykırıdır nedir, yine ipin ucunu kaçırıveririm. -O. V. Kanık. |
5804 | ipini kırmak | azmak, ele avuca sığmaz bir durum almak. |
5805 | ipini koparmak | başıboş kalmak. |
5806 | iple çekmek | sabırsızlıkla beklemek. Örn: Ertesi günün öğleye doğru olan saatlerini iple çekiyordum. -Y. K. Beyatlı. |
5807 | ipliği pazara çıkmak | kötü nitelik ve suçları ortaya çıkmak. |
5808 | iplik çekmek | 1) kumaştan iplik çıkarmak 2) iplik eğirmek. |
5809 | ipoteği çözmek (kaldırmak) | tutudan kurtarmak. Örn: Bu ipoteği çözmek sizin elinizde! Bir tek siz çözebilirsiniz onu! -N. Eray. |
5810 | ipotek altında tutmak | 1) tutuda tutmak 2) baskı altına almak. |
5811 | ipten kazıktan kurtulmuş | her türlü kötülüğü yapacak yaradılışta olan (kimse). Örn: İşte şimdi gördüğünüz gibi hırsızların, esrarkeşlerin, ipten kazıktan kurtulmuş, gözü kanlı canilerin arasında çilemi dolduruyorum. -H. Taner. |
5812 | ipten kuşak kuşanmak | yoksul düşmek. |
5813 | ipucu vermek | aranılan gerçeğe ulaştırabilecek şeyle ilgili, onu bulmaya yarayan bilgi vermek. |
5814 | irapta mahalli yok | hiçbir değeri ve önemi yok. |
5815 | iraptan mahalsiz | hiçbir değeri ve önemi yok. |
5816 | irtibat kurmak | bağlantı sağlamak. Örn: İrtibat kurduğu adamı gören tek kişi benim. -O. Aysu. |
5817 | isabet almak | vurulmak, yaralanmak. Örn: Düşman uçağı isabet aldı. |
5818 | isabet oldu | yerinde, tam isteğe uygun anlamında kullanılan bir söz. |
5819 | isim yapmak | ad yapmak. |
5820 | iskambil kâğıdı gibi devrilmek | birer birer ve birbiri ardı sıra devrilmek. |