5821 | iskâna açmak | kadastrosunu, planlarını ve altyapısını bitirip bir bölgeyi inşaat yapmaya hazır duruma getirmek. |
5822 | iskandil etmek | 1) deniz derinliğini ölçmek 2) soruşturmak, araştırmak. Örn: Evde kimsenin olmadığını telefonla iskandil ediyorlarmış diyor Bedri. -O. Rifat. 3) mec. bir işin içyüzünü araştırmak, bilgi toplamak 4) argo gözetlemek, çevreyi kollamak. Örn: Cevizlerin a |
5823 | iskele almak | 1) gemi merdivenleri kaldırılıp harekete hazırlanmak 2) argo bir erkek, bir kadına sarkıntılık etmek. |
5824 | iskelet gibi | çok zayıf. |
5825 | iskelete dönmek | çok zayıflamak. |
5826 | iskeleti çıkmak | çok zayıflamak. |
5827 | islim tutmak | gerekli koşulların olgunlaşmasını beklemek. |
5828 | ismi (bile) olmamak | adı (bile) olmamak. |
5829 | ismi çıkmak | adı çıkmak. Örn: Ama siz ecnebiler ismi çıkmış yerlerden hoşlanırsınız. -S. F. Abasıyanık. |
5830 | ismi geçmek | adı geçmek. |
5831 | ismi gibi bilmek | adı gibi bilmek. |
5832 | ismi lazım değil | adının anılması gerekmiyor anlamında kullanılan bir söz. |
5833 | ismi var cismi yok | 1) sözü edilen ancak gerçekte var olmayan 2) adı olmasına karşın görevini, etkinliğini yerine getirmeyen. |
5834 | ismini bağışlamak | adını bağışlamak. |
5835 | ismini cismini almak | adını, kimliğini belirleyip kaydetmek. Örn: Fabrika sahibinin ismini cismini aldı. -S. F. Abasıyanık. |
5836 | ismini cismini bilmemek | tanımamak. |
5837 | israfa kaçmak | gereksiz yere aşırı harcamalarda bulunmak. |
5838 | istasyon yapmak | duraklamak, beklemek. Örn: Bir geçitte bir dakika kadar istasyon yaparak geçit bekçisiyle yârenlik ettik. -R. N. Güntekin. |
5839 | istavroz çıkarmak | haç çıkarmak. Örn: Lanet kelimesini her anışında istavroz çıkarıyordum. -N. Meriç. |
5840 | istediği gibi at koşturmak (oynatmak) | keyfince, istediği gibi davranmak. |
5841 | istek duymak | bir şeye karşı eğilim duymak, arzulamak. |
5842 | istek uyandırmak | istemesine, arzu duymasına yol açmak. Örn: İnsanda ille de saçını, yanağını okşamak isteğini uyandıran güzel kız çocuklarını andırırdı. -N. Cumalı. |
5843 | istifayı basmak | herhangi bir sebeple görevinden ani bir kararla çekilmek. |
5844 | istifini bozmamak | aldırış etmeyip durum ve davranışını değiştirmemek. Örn: Adamcağız o akşam, arkasından bir bisiklet çıngırağı duymuş fakat istifini bozmamıştı. -H. E. Adıvar. |
5845 | istihareye yatmak | girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığını göreceği rüyadan anlamak için abdest alıp dua okuyarak uyumak. Örn: İstihareye yatmazsın / Doğruca yola girmezsin -Halk türküsü. |
5846 | istikamet vermek | yön vermek, yöneltmek. Örn: Son otuz senede tarihe nasıl bir istikamet verdiğimizi görüyorum. -Y. K. Beyatlı. |
5847 | istikrar bulmak | 1) karar kılmak 2) yerleşmek. |
5848 | istim üstünde olmak | 1) buharla işleyen araçlar kalkmaya hazır duruma gelmek. Örn: Gemi istim üstünde, kalkması yakın. Demir almak için süvari bekleniyordu. -Z. Selimoğlu. 2) mec. hemen gidecek durumda bulunmak. |
5849 | istirhamda bulunmak | istirham etmek. |
5850 | isyan bayrağı (bayrağını) açmak (çekmek) | karşı gelmek, başkaldırmak. Örn: Demek ki bunca senelik kuzu gibi yumuşak başlı karısı da nihayet isyan bayrağını açmıştı. -M. Ş. Esendal. Yeniçeriler bunu uğursuzluk telakki edip paşaya isyan bayrağı çektiler. -İ. O. Anar. |