6451 | kavara çekmek | kaba yellenmek. |
6452 | kavga çıkarmak | kavgaya neden olmak. Örn: Bir gün hiç yoktan kavga çıkarıp oğlanın ağzını burnunu bir güzel dağıtıverdiler. -N. Cumalı. |
6453 | kavga çıkmak | dövüş meydana gelmek. Örn: Sık sık kavga çıkıyordu aralarında, ana avrat küfrediyorlardı. -C. Meriç. |
6454 | kavga kopmak (patlamak) | dövüş başlamak. Örn: Softalar arasında kızıl bir kavga kopmuştu. -F. R. Atay. Su yolunda tuğlacılarla konducular arasında kavga patladı. -L. Tekin. |
6455 | kavgaya girişmek (tutuşmak) | kavgaya başlamak. Örn: Kendilerine acındırmak için yalandan kavgaya tutuşup birbirlerinin saçlarını başlarını yoldular. Yüzlerini kanattılar. -L. Tekin. |
6456 | kavil kesmek | sözleşmek. Örn: Dostumla da kavil kestim / Yalan çıktı ona küstüm -Halk türküsü. |
6457 | kavis çizmek | yay biçiminde yol izlemek. |
6458 | kavlükarar etmek | 1) karar vermek. Örn: Çeşmeler yaptırdım sular içmeye / Kavlükarar ettim alıp kaçmaya -Halk türküsü. 2) birlikte söz vermek. |
6459 | kaya gibi | çok sağlam. Örn: Uçan kâğıt rüzgârın hızını belli eder, kaya onu durdurur. Kaya gibi olunuz! -N. F. Kısakürek. |
6460 | kayda geçirmek | ilişkili bulunduğu deftere yazmak. |
6461 | kaydını düşmek | yazılı olduğu evraktan çıkarmak. Örn: Bir idamlık Ali vardı, asıldı / Kaydını düştüler, mühür basıldı -N. F. Kısakürek. |
6462 | kaygı çekmek | üzüntü, tasa duymak. |
6463 | kaygı vermek | endişelendirmek. Örn: Belki öteden beri böyleydi ama son üç senedir radikalliği etrafındakilere kaygı verecek boyutlara ulaşmıştı. -E. Şafak. |
6464 | kayık yanaştırmak | bir konuya veya soruna yavaş yavaş girmek. |
6465 | kayıp vermek | ulus, toplum, kuruluş vb. değerli bireylerini yitirmek. Örn: Bizim yokuş son iki yılda çok kayıp vermişti. Cemal Nadir bu kayıpların en büyüğüydü. -Y. Z. Ortaç. |
6466 | kayıplara karışmak | bulunduğu yerden ayrılıp gitmek, gittiği yeri bildirmemek, görünmez olmak. Örn: Şu yeşil bu mor derken bizim futbol sevgisi gene kayıplara karıştı. -B. R. Eyuboğlu. |
6467 | kayış gibi | 1) sert, koparılmayan. Örn: Kayış gibi et. 2) çok kirli. Örn: Kayış gibi çamaşır. |
6468 | kayıt altına girmek | 1) bir şey yapmaya zorlanmak. Örn: Ben kayıt altına giremem. 2) davranışları sınırlandırılmak. |
6469 | kayıt koymak | engellemek, sınırlamak, takyit etmek. Örn: Kanun ... kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz. -Anayasa. |
6470 | kayıtsız kalmak | önem vermemek, umursamamak. Örn: Halk, nice silik insanların en yüksek mertebelere çıkmasına kayıtsız kalır. -Y. K. Beyatlı. |
6471 | kayıtsız olmak | 1) kaydedilmemiş veya yazıya geçirilmemiş olmak 2) mec. ilgisiz, umursamaz, önem vermeyen durumda bulunmak. Örn: Ev sahipleri misafirlerini tanıştırmakta pek kayıtsız olduklarından ben kendimi kıza tanıttım. -M. Ş. Esendal. |
6472 | kaymak bağlamak (tutmak) | sütün veya bir sıvının üzerinde kaymak oluşmak, kaymaklanmak. |
6473 | kaymak gibi | 1) bembeyaz ve pürüzsüz 2) tadı güzel ve yumuşak. Örn: Patlıcan kızartması, pilav, bir de koca kâse kaymak gibi yoğurttan oluşan yemeğimizi yedik. -H. R. Gürpınar. |
6474 | kaynağını (bir şeyden) almak | bir esasa veya desteğe dayandırmak. Örn: Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. -Anayasa. |
6475 | kaynak yapmak | 1) iki metal veya yapay parçayı ısı yoluyla birleştirmek 2) mec. sırayı beklemeden başkalarının hakkını alarak mevcut sıranın ön taraflarına girmek. |
6476 | kaynanalık taslamak | kaynana gibi davranmak. Örn: Hani kayınvalidem olsa, canım yanmayacak ama bana sürekli kaynanalık taslayan hanım, kocamın anası bile değil. -A. Kulin. |
6477 | kaza atlatmak | kaza tehlikesi geçirmek. |
6478 | kaza geçirmek | can ve mal kaybına veya zararına neden olan kötü bir olayla karşılaşmak. |
6479 | kazan kaldırmak (devirmek) | tar. 1) yeniçeriler yemek pişirilen kazanı devirerek ayaklanmak, isyan etmek. Örn: İkide birde kazan deviren yeniçerilerin dışında askerlikte talim ve terbiye esaslarına göre Avrupai bir nizam ile askerliğimizin ihdası pek hayırlı olmuştu. -A. Ş. Hisa |
6480 | kazançlı çıkmak | kazanmak. Örn: Yarıştan kazançlı çıkmak için hasmının kayıplarına karşı duyarsız kalmak zorunludur. -İ. Özel. |