Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
631 (birini, bir yeri) haraca bağlamakbir kimseyi belli zamanlarda kendisine belli miktarda para vermeye zorlamak.
632 (birinin bir şey) gözünü bağlamakdoğruyu bulamaz, düşünemez duruma getirmek.
633 (birinin önünde, yanında) perende atamamak (atılmamak)1) herhangi bir konuda birinden aşağı, beceriksiz olmak 2) oyun çevirememek, aldatamamak.
634 (birinin veya bir şeyin) hasretini çekmek1) çok özlemek. Örn: “Ben dört sene onun hasretini çektim.” -A. Gündüz. 2) mec. gereksinim duyduğu şeyi elde edememenin üzüntüsü içinde bulunmak. Örn: Dünya, barışın hasretini çekiyor.
635 (birinin veya bir şeyin) kıymetini bilmekönemini, değerini bilmek. Örn: “Güneş yalnız dirileri ısıtır / Güneşin kıymetini bil” -O. Rifat.
636 (birinin veya bir şeyin) kurbanı olmakuğruna ızdırap veya büyük üzüntü, sıkıntı çekmek, zarara girmek, ölmek. Örn: “Üçümüzün müşterek kurbanı olduğumuz acı bir devir, bahçenin tatlı havasını ağırlaştırmıştı.” -H. E. Adıvar.
637 (birinin veya bir şeyin) posasını çıkarmak1) bir kişi veya şeyi sonuna kadar sömürmek. Örn: “Onlar öyledir, adamın posasını çıkarırlar, dedi.” -R. H. Karay. 2) birini çok dövmek.
638 (birinin veya bir şeyin) tırnağına değmemekdeğerce ondan çok aşağı olmak.
639 (birinin veya bir şeyin) üstüne yüklenmek1) saldırmak 2) mec. ısrar etmek.
640 (birinin veya bir şeyin) yüzü suyu hürmetine“birinin veya bir şeyin hatırına veya varlığına değer verildiği için” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Ben şu iki kolumun yüzü suyu hürmetine yaşıyorum, yaşıyorsam.” -Z. Selimoğlu.
641 (birinin veya bir şeyin) yüzünü unutmakuzun süre görmemek, varlığına hasret kalmak. Örn: “İnsanlar Tanrı rahmeti olan yağmurun yüzünü çoktan unutmuşlardı.” -N. Araz.
642 (birinin) abdestini vermek argo azarlamak.
643 (birinin) acısına dayanamamakbir kimse bir yakınının ölümünden büyük üzüntü duymak.
644 (birinin) acısını almaksıkıntısını, üzüntüsünü azaltmak.
645 (birinin) açığı çıkmaksaklamakla görevli bulunduğu paranın veya malın eksik olduğu anlaşılmak.
646 (birinin) adaletine sığınmakbirinden anlayış, hoşgörü, yakınlık beklemek.
647 (birinin) adını ağzına abdestle almakbir kişiyi anarken çok saygılı davranmak.
648 (birinin) adını kirletmek (lekelemek)adının kötüye çıkmasına yol açmak.
649 (birinin) adını taşımak1) birinin adıyla anılmak 2) sahip olduğu adın sorumluluğunu yüklenmiş olmak.
650 (birinin) adını vermekbirinin adını söylemek. Örn: “Bunlar yaşama yolunda bir engele çarptılar mı hemen dedelerinin adını verirler ve kendilerini güçlükten sıyırıp çıkarırlardı.” -İ. O. Anar.
651 (birinin) afyonunu patlatmak argo kendi keyfine dalmış olan birini öfkelendirmek.
652 (birinin) ağzına bakakalmaksözlerine hayran olmak.
653 (birinin) ağzına bir parmak bal çalmakbirini tatlı sözlerle veya çeşitli hediyelerle bir süre için kandırmak, oyalamak. Örn: “Hürriyet, müsavat diye herkesin ağzına bir parmak bal çaldılar.” -H. R. Gürpınar.
654 (birinin) ağzına sakız olmakdedikodusuna konu olmak.
655 (birinin) ağzına tükürmekhakaret ederek uyarmak.
656 (birinin) ağzından1) birisinden dinleyerek. Örn: Bu şiiri Âşık Veysel'in ağzından yazdım. 2) adına.
657 (birinin) ağzından kapmak1) birinin bildiği şeyleri, ustalıklı konuşmalarla ona sezdirmeden öğrenmek. Örn: “Bütün bu lafları harfi harfine Fatma Hanım'ın ağzından kapmış, bana kendi sözleri imiş gibi tekrar ediyor.” -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) birinin konuşmasını keserek kendisi sö
658 (birinin) ağzından lokmasını almakbirinin hakkı olan şeyi ondan almak.
659 (birinin) ağzını bağlamakbir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, susmak zorunda bırakmak. Örn: “Ortağım burada kocama basmış büyüyü, basmış büyüyü. Dilini, ağzını bağlamış adamcağızın.” -R. N. Güntekin.
660 (birinin) ağzını bıçak açmamaküzüntüsünden söz söyleyecek durumda olmamak. Örn: “O gittiği günden beri Zeynep kadının ağzını bıçak açmıyor.” -Y. K. Karaosmanoğlu.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir