661 | (birinin) ağzını dilini bağlamak | birini konuşamaz duruma getirmek. Örn: O şıllık basmış büyüyü, adamcağızın ağzını dilini bağlamıştı. -R. N. Güntekin. |
662 | (birinin) ağzını kapamak | kendisine çıkar sağlaması için bir kimseyi susturmak. |
663 | (birinin) ağzını kullanmak (satmak) | birinin söylediklerinin aynısını söylemek. |
664 | (birinin) ağzını tıkamak | sözünü kesmek, susturmak. |
665 | (birinin) ağzının içine bakmak | 1) ne söyleyeceğini beklemek 2) onun sözüne göre davranmak. |
666 | (birinin) ağzının içine girmek | 1) çok yanaşmak, iyice sokulmak 2) hayranlıkla, büyük bir zevkle seyredip dinlemek. |
667 | (birinin) ağzının kokusunu çekmek | birinin her türlü isteğine, kaprisine boyun eğmek. Örn: Onca yıl gurbetin kahrını, gâvurun ağzının kokusunu çekmiştik. -M. İzgü. |
668 | (birinin) ağzının kokusunu çekmek | bir kimsenin çekilmez davranışlarına katlanmak. |
669 | (birinin) ahı tutmak | birinin ilenmeleri gerçekleşmek. |
670 | (birinin) ahı yerde kalmamak | yaptığı ilenme er geç etkisini göstermek. |
671 | (birinin) ahını almak | ah almak. Örn: Ana baba ahını almak doğru değildir. |
672 | (birinin) ak dediğine kara demek | inatçılık ederek karşısındaki ile anlaşmaya yanaşmamak. |
673 | (birinin) aklına koymak | bir kimse birine, bir şey telkin etmek. |
674 | (birinin) aklını çelmek | 1) niyetinden, kararından caydırmak. Örn: Böyle olursa zamanla kızının aklını çelmek kolaylaşırdı. -N. Cumalı. 2) ayartmak, baştan çıkarmak. Örn: Hasan gelip Reha Bey'in, beni filan gazinoda beklediğini söyleyerek aklımı çeliyordu. -O. C. Kaygılı. |
675 | (birinin) aklını karıştırmak | birini ne yapacağını bilemez duruma getirmek, şaşırtmak, bocalatmak. |
676 | (birinin) aleyhine dönmek | destek vermekten vazgeçip karşı duruma geçmek. |
677 | (birinin) alnını karışlamak | küçümseyerek meydan okumak. |
678 | (birinin) anası ağlamak | çok sıkıntı çekmek, eziyet çekmek, bitkin duruma gelmek. |
679 | (birinin) anasını ağlatmak | kaba bir kimseye çok eziyet etmek, çok sıkıntı çektirmek. Örn: Kim ona yan bakarsa kemiklerini kırar, anasını ağlatırım. -H. E. Adıvar. |
680 | (birinin) arkasını sıvamak | okşamak, övmek, iltifat etmek. |
681 | (birinin) ateşine yanmak | bir kimse yüzünden zarara uğramak. |
682 | (birinin) ayağına gitmek | alçak gönüllülük ederek veya saygı göstererek birinin yanına varmak. |
683 | (birinin) ayağının türabı olmak | bir kimse başka bir kimseye kul gibi bağlanıp onun her emrini yerine getirmek. Örn: Ayağınızın türabıyım, çakeriniz efendimizi dünyada bırakmam. -M. Ş. Esendal. |
684 | (birinin) bam teline basmak (dokunmak) | en çok kızacağı şeyi yapmak veya sözü söylemek. Örn: Firuzan bam teline basıyor, aksi sesler çıkarıyor. -H. E. Adıvar. |
685 | (birinin) baş (başının) belası olmak | sıkıntı, üzüntü, eziyet vermek. Örn: Benim bir köpeğim vardır. Başımın belası! -S. F. Abasıyanık. |
686 | (birinin) başı için | çocuğumuzun başı için, annenizin başı için vb. sözlerde değerli bir kişi ortaya konarak kullanılan ant veya yalvarma sözü. Örn: Aman Ali Bey'in başı için beni ele vermeyin. -M. C. Kuntay. |
687 | (birinin) başına çalmak | bir şeyi öfkeyle, nefretle geri vermek. |
688 | (birinin) başına çıkmak | birinden yüz bulup ona karşı pek şımarıkça davranmak. Örn: Hizmetçi kadınlarla içli dışlı olmamak, onlara mesafeli davranmak gerekirdi, yoksa başınıza çıkarlardı. -T. Uyar. |
689 | (birinin) başına çorap örmek | birine, haberi olmadan kötü duruma düşürücü davranışta bulunmak. Örn: Ya başına bir çorap ördürüsrse? -O. Kemal. |
690 | (birinin) başına dikilmek | 1) birinin yanından uzaklaşmamak, onu denetim altında bulundurmak 2) bir işi yaptırmak için yanında ayakta durmak 3) bir şeyin yanında ve ayakta beklemek. Örn: Gidip iskelenin başına dikiliyor gelen yolcuyu buyur etmek için. -Z. Selimoğlu. |