7051 | kumar oynamak | 1) ortaya para koyarak talih oyunu oynamak. Örn: Kazanacağından emin olmadıkça kumar oynamak deliliktir. -A. İlhan. 2) mec. olumlu sonuçlanması şüpheli olan bir işe bile bile girişmek. |
7052 | kumda oynamak | bir fırsat kaçırarak umulanı elde edememek. |
7053 | kumpas kurmak | gizli bir iş, hile, düzen hazırlamak. Örn: Üç kişi burada gizli gizli ne kumpaslar kuruyorsunuz bakayım? -O. C. Kaygılı. |
7054 | kumpasa dâhil olmak | hileli bir işe ortak olmak. Örn: Samimi bir acıma hissiyle mi, yoksa o çok değerli elmas broşun sahibi olmak için mi bu kumpasa dâhil olduğuna karar verememişti. -A. Kulin. |
7055 | kumpasa gelmek | hile ile kandırılmak. |
7056 | kumru gibi | kendi dünyasına çekilmiş. Örn: Başlarını dinlerler, kumru gibi yuvalarında oturur, şunun bunun aleyhinde konuşmazlar. -B. Felek. |
7057 | kundak sokmak (koymak) | 1) yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koymak 2) mec. ara bozacak bir söz söylemek veya böyle bir davranışta bulunmak. |
7058 | kupkuru kesilmek | çok kurumak. Örn: ... ağzım kupkuru kesildi. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
7059 | kur yapmak | 1) karşı cinsten birine ilgi göstererek onun hoşuna gitmek, gönlünü kazanmaya çalışmak. Örn: Hepsi de aynı yavan, tatsız sözlerle kur yapacaklardı. -H. C. Yalçın. 2) birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışmak. Örn: Muht |
7060 | kurabiye gibi | çok gevrek, ağızda dağılıveren (yiyecek). |
7061 | kurban gitmek | suçsuz yere ölmek, zarara uğramak. Örn: Muhakkak bir ihanete kurban gitmiştir. -F. F. Tülbentçi. |
7062 | kurban olayım! | 1) aşırı sevgi ve hayranlık anlatan bir söz. Örn: Kurban olayım, ne güzel memleket! 2) yalvarma sözü. Örn: Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal. -M. A. Ersoy. |
7063 | kurban vermek | can kaybına uğramak. Örn: Arada bizim gibi birkaç kurban verilebilir. -F. R. Atay. |
7064 | kurbanlık koyun gibi | başına geleceklerden habersiz olan. Örn: Kâh yollarda tabur olmuş yürüyorlar, kâh garlarda, istasyonlarda kurbanlık koyun gibi bekleşip duruyorlardı. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
7065 | kurdele kesmek | 1) tesis veya kuruluşun açılış töreninde gerilen şeridi iyi dileklerle kesmek 2) herhangi bir amaçla bağlanmış olan şeridi kesip ayırmak. Örn: Nişan töreninde kırmızı kurdele kestik. |
7066 | kurdele takmak | okulda belli bir konudaki başarıyı belirtmek üzere öğrenci giysisinin yakasına renkli, özel bir şerit takmak. |
7067 | kurdunu (kurtlarını) dökmek (kırmak) | çoktan beri özlediği bir şeyi bol bol yapıp hevesini almak. Örn: Daha sonra Paris'te kurtlarını dökmeye gelen her milletten insanlara rastladık. -B. R. Eyuboğlu. |
7068 | kurşun atmak | 1) silahla mermi atmak. Örn: Yarın, öbür gün Arap çeteleri ile sarılacaksınız, Peygamberin yeşil kubbesine kurşun atacaklar. -F. R. Atay. 2) mec. düşmanlık etmek. |
7069 | kurşun dokunmak | mermi isabet etmek. Örn: Suriye'de bel kemiğine bir kurşun dokunmuştu. -Ö. Seyfettin. |
7070 | kurşun dökmek | halk inanışına göre erimiş kurşunu, hastanın üstünde, içinde su bulunan bir kaba dökerek ortaya çıkan şekillerin yorumuyla nazar, büyü, hastalık vb. şeyleri önlemek, iyileştirmek. |
7071 | kurşun gibi | 1) katlanması zor bir biçimde. Örn: Gurbet acısı kurşun gibi içine çökmüştü şimdi. -H. Taner. 2) sıkıntı veren 3) çok ağır. |
7072 | kurşun manyağı yapmak | argo ölümle tehdit etmek. |
7073 | kurşun sıkmak | silahı ateşlemek, mermi yakmak. Örn: Az bir sürede bütün köy bu kurşunları sıkanın Hasan olduğunu öğrendi. -Y. Kemal. |
7074 | kurşun yağdırmak | çok sayıda kurşun atmak. |
7075 | kurşun yemek | vurulmak. Örn: Kurşunu yer yemez, kayalardan aşağı yuvarlanmış leşi, ta derenin kucağına! -T. Oflazoğlu. |
7076 | kurt ağzı bağlamak | açıkta kalan hayvanların kurt tarafından boğulmasını önleme amacıyla çeşitli uygulamalar yapmak. |
7077 | kurt gibi | işini bilen, girişken (kimse). |
7078 | kuru başına kalmak | hayatında veya yanında kimsesi kalmamak, kimsesiz, yalnız kalmak. |
7079 | kuru gürültüye pabuç bırakmamak | bir durum karşısında telaşsız, korkusuz, dilediğince davranmak. Örn: Köse Mümeyyiz öyle denemeden kuru gürültüye pabuç bırakır takımından değildi. -Ö. Seyfettin. |
7080 | kuru hasır (kilim) üstünde kalmak | aç, parasız, evsiz kalmak. |