7411 | matrağa almak | alaya almak, eğlenmek. |
7412 | matrak geçmek | argo alay etmek, eğlenmek. Örn: Matrak mı geçiyorsun benimle? -N. Cumalı. |
7413 | maval okumak | yalan söylemek, yalan söyleyerek oyalamak, masal okumak. |
7414 | mavi boncuk dağıtmak | birçok kişiye birden sevgi göstermek ve söz konusu kişileri, bu sevginin yalnız kendisine verildiğine inandırmak. |
7415 | mavra atmak (sıkmak) | 1) gevezelik etmek 2) palavra atmak. |
7416 | maya çalmak | mayalanmayı sağlamak. |
7417 | mayasında olmak | içinde olmak. |
7418 | mayın dökmek (döşemek) | denize mayın bırakmak, denizi mayınlamak. |
7419 | maymun gibi | 1) tuhaf, gülünç hareketler yapan 2) taklitçi. |
7420 | maymun gözünü açtı | geçen bir olaydan ders alındığını anlatan bir söz. |
7421 | maymuna dönmek | 1) çirkin ve gülünç duruma girmek 2) uslanmak. |
7422 | mayna etmek | 1) herhangi bir şeyi halat ve palanga aracılığıyla denize veya yere indirmek. Örn: ... filikalarını mayna etmişlerdi. -A. İlhan. 2) mec. fırtına yatışmak. |
7423 | maytap geçmek | biriyle alay etmek. |
7424 | maziye karışmak | geçmişte kalmak, yürürlükten ve işlerlikten çıkmak. |
7425 | mazur görmek | kusura bakmamak, hoş görmek, bağışlamak, affetmek. Örn: Büyük işler deruhte etmemiş insanların, bu husustaki tereddütlerini mazur görmelidir. -Atatürk. |
7426 | mecali (mecal) kalmamak | güç kalmamak, güçsüzleşmek. Örn: Artık ne yürümeye ne de ayak üstünde durmaya mecali kalmıştı. -M. Ş. Esendal. |
7427 | mecalsiz düşmek | güçsüzleşmek, takati kalmamak. Örn: Bir aralık kadının mecalsiz düştüğünü fark ettiler. -R. H. Karay. |
7428 | mecbur kalmak (olmak) | herhangi bir şeyi yapmak zorunda bulunmak. |
7429 | meclis kurmak | birkaç kişi konuşmak veya eğlenmek için toplanmak. Örn: Nihayet bir akşam bütün ihtiyarlar, kadın erkek meclis kurar, ahenge başlarlarmış. -H. E. Adıvar. |
7430 | mecrası değişmek | bir iş, bir olay için gidişi, yönü, doğrultusu değişmek. |
7431 | medar olmak | yardımı, yararı dokunmak. |
7432 | medet ummak (beklemek) | yardım beklemek. Örn: Emin ol ki dağınık ve kasvetli bir cemiyet içinde aşktan bile medet ummayız. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
7433 | mehil vermek | süre tanımak. |
7434 | mehtaba çıkmak | ay ışığında gezip dolaşmak. Örn: O gece mehtaba çıkmak için bir hayli evvelinden başlayan tatlı bir hazırlık devresi vardı. -A. Ş. Hisar. |
7435 | mekân tutmak | bir yere yerleşmek. |
7436 | mekik atmak | 1) mekiği arışlar arasından hızla geçirmek 2) mec. hiçbir yerde duramayıp iki yer arasında gidip gelmek. |
7437 | mekik dokumak | iki nokta veya durum arasında sürekli gidip gelmek. Örn: Görüntümüz iyi ile kötü arasında mekik dokudu. -T. Halman. |
7438 | mekik gibi | sürekli gidip gelen. |
7439 | mektebi asmak | derslere girmemek için keyfî olarak okula gitmemek, okulu asmak. Örn: Güzel havada mektebi asamamış bir ilkokul öğrencisi somurtkanlığı ile kafileye katıldım. -H. Taner. |
7440 | mektep görmemiş | 1) okula gitmemiş 2) tkz. kaba, saygısız. |