7441 | mektep medrese görmüş | okumuş, öğrenim görmüş. |
7442 | mektubu dışından okumak | bir kimsenin içinden geçeni yüz çizgilerinden anlamak. |
7443 | mektup atmak | mektubu postaya vermek. |
7444 | melek gibi | 1) sessiz, sakin. Örn: Annem melekler gibi iyi kadındır. -S. F. Abasıyanık. 2) güzel. Örn: Kimi tarafları pek ince delikanlılar melek gibi kızları övüyorlardı. -S. F. Abasıyanık. |
7445 | meme vermek | emzirmek. Örn: Genç kadın arkasını dönerek göğsünü açtı ve özenle meme vermeye başladı. -A. Gündüz. |
7446 | meme yapmak | tek. motorlu araçlarda platin elektrik akımını geçirmeyecek ölçüde oksitlenmek, işlevini yapmaz olmak. |
7447 | memede olmak | henüz meme ile beslenmek. |
7448 | memeden kesmek | artık emzirmemek. |
7449 | mendil atmak | herhangi bir duyguyu, gizli bir mesajı haberleşilen insana çeşitli anlamları olan renkli mendille bildirmek. Örn: Pencereyi açıp gözünün önünde oyalı yeşil mendil mi atacağım Ferit'e? -N. Cumalı. |
7450 | mendil kadar | çok küçük (alan). Örn: Mendil kadar olsun tarlamızı ayır/ Beni doyuracak ağacı göster -B. R. Eyuboğlu. |
7451 | mendil sallamak | birini uzaktan mendil sallayarak selamlamak veya uğurlamak. Örn: Arabalar yaklaşıyor, mendil sallayalım mı? -A. Gündüz. |
7452 | menfaat gütmek | çıkarını ön planda tutmak. Örn: Hayatımda hiçbir zaman menfaat gütmedim, paragözlü olmadım. -S. M. Alus. |
7453 | menopoza girmek | 1) âdetten kesilmek, doğurma özelliğini yitirmek, hayızdan nifastan kesilmek. Örn: Yakışmıyordu bu hafiflik çoktan menopoza girmiş bir kadına. -İ. Aral. 2) mec. bu sebeplerden dolayı kadın bunalım içerisinde olmak. |
7454 | menzil atmak | tar. ok atış yarışmalarında rekor kırmak. |
7455 | menzil beygiri gibi koşmak | durup dinlenmeden çalışmak. |
7456 | menzil dikmek | tar. atılan ok ile kırılan rekorun yerini belirten taş dikmek. |
7457 | merak getirmek | kara sevdaya tutulmak. |
7458 | meraka düşmek | 1) meraklanmak. Örn: Sevecek birini görse bile acaba daha güzeli bulunmaz mı diye meraka düşer. -S. Birsel. 2) kaygılanmak. |
7459 | meraka sokmak | meraklandırmak. Örn: Sizleri meraka sokmamı aranızda bulunmamın sevincine bağışlayın. -Halikarnas Balıkçısı. |
7460 | merakına dokunmak | ilgisini çekmek. |
7461 | merakından çatlamak | 1) çok kaygılanmak 2) bir şeyi öğrenmek isteğini aşırı ölçüde duymak. Örn: Rica ederim söyleyiniz, merakımdan çatlayacağım. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
7462 | merakını mucip olmak | merakına dokunmak. |
7463 | merakını uyandırmak | merak etmesine sebep olmak, meraklanmak. Örn: Kızın en çok merakını uyandıran şey, Hasan'ın yeni kıyafetiydi. -O. C. Kaygılı. |
7464 | merakta kalmak | kaygı içinde olmak. |
7465 | meraktan çatlamak | merakından çatlamak. |
7466 | meram (meramını) anlatmak | isteğini, derdini anlatmak. Örn: Gözlerini siyasi ihtiraslar bürüyen kimselere meram anlatmak mümkün olmamıştı. -Y. K. Karaosmanoğlu. |
7467 | meram etmek | üstüne düşmek, yapmak istemek. Örn: İşte o, meram ettiği zaman etrafındakilere böyle tahakküm ederdi. -R. N. Güntekin. |
7468 | mercek altına almak | çok titizlikle ve etraflıca incelemek. |
7469 | mercimeği fırına vermek | tkz. kadınla erkek gizlice aşk ilişkisi kurmak. |
7470 | mercimek kadar | çok küçük ve yuvarlak. |