Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
7621 muradı gözünde kalmakemeline ulaşamamak. Örn: “Kabrimin baş taşına yazsınlar / Muradı gözünde kalan bu diye” -Âşık Ali İzzet.
7622 murat almakdileğine kavuşmak.
7623 murdar gitmekmurdar bir biçimde ölmek.
7624 musallat olmakbirini sürekli rahatsız etmek, birine sataşmak, peşini hiç bırakmamak. Örn:
7625 muşamba gibiçok kirlenmiş (çamaşır, kumaş, örtü vb.).
7626 muşmula gibiasık (surat).
7627 mutabık kalmakuyuşmak, anlaşmaya varmak. Örn: “O akşam da müzakere sonunda bu yaşıtım üvey dayımla mutabık kaldık.” -H. F. Ozansoy.
7628 muvafık bulmakuygun görmek kabul etmek. Örn: “Bu, saadet, hürriyet vadeden düşman kumandanının karşısında inat etmeyi muvafık bulmadı.” -Ö. Seyfettin.
7629 mübah görmek (saymak)hoş görmek, sakıncasız bulmak. Örn: “Kendine mübah gördüğünü bana yasak ederek beni susturmak mı istiyordun?” -P. Safa.
7630 mücadele vermeksavaş vermek, mücadele etmek.
7631 müdana etmemek1) kendini borçlu hissedecek duruma düşürmemek, kendi ayakları üstünde durmak, kimseye açıklama yapma gereği hissetmemek 2) yaranmaya, iyi görünmeye çalışmamak.
7632 müjde koşturmakbir muştuyu bir kimseye ivedilikle ulaştırmak.
7633 müjde vermek (götürmek)bir kimseye sevindirici, mutlu bir haberi ulaştırmak.
7634 mükâfatını görmekherhangi bir olumlu davranışın, özverinin veya bir sıkıntının iyi sonucunu elde etmek. Örn: “Zavallı babam geçirdiği yetmiş senelik azabın mükâfatını görecek.” -Ö. Seyfettin.
7635 mülahazat hanesini açık bırakmakbir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek.
7636 mülakat vermekbelli bir konuda konuşmak, demeç vermek.
7637 mümkün görünmekolabilmek. Örn: “Alınan tedbirlere rağmen Türkiye'nin nüfus artışını, beklenilen bir şekilde durdurmak pek mümkün görünmüyor.” -M. Kaplan.
7638 mümkün olmakimkân bulunmak. Örn: “Bu iki ışık, varılması mümkün olmayan bir uzaklıkta duruyordu.” -H. S. Tanrıöver.
7639 münakaşa götürmemektartışmaya yer vermeyecek biçimde kesin olmak.
7640 münasebet almakuygun düşmek.
7641 münasebet düşmekuygun bir durum ortaya çıkmak.
7642 münasebet kurmakiki şey arasında ilişki bulmak, yakınlık görmek.
7643 münasebete girmek1) tanışma yolu açmak, ilişki kurmak. Örn: “Onunla temas ve münasebete girmektense hiçbir şey yapmamayı ve hazır paradan yemeyi tercih ediyorum.” -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) cinsel yaklaşımda bulunmak.
7644 münasebeti düşmeksırası gelmek. Örn: Bir münasebeti düşerse söylerim.
7645 münasebetini getirmeksırasını getirmek.
7646 münasebette bulunmak1) ilişkisi olmak 2) ilişki kurmak 3) cinsel ilişkiyi gerçekleştirmek.
7647 münasip bulmakuygun olduğunu, yerinde görüldüğünü kabul etmek. Örn: “El işlerini, bilhassa ziraatı münasip buldu.” -N. Hikmet.
7648 münasip düşmekuygun düşmek. Örn: “O makama daha gayur bir zat münasip düşüyordu.” -A. İlhan.
7649 münasip görmekuygun ve yerinde bulmak. Örn: “Kendi çocukları hep kız olduğu için yeğeni Bilâl'i bu işe münasip gördü.” -H. E. Adıvar.
7650 müracaatta bulunmakmüracaat etmek.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir