7681 | nalları dikmek | argo hayvan veya hayvana benzetilen kişi ölmek. Örn: Kitap bastırmak, yazı yazmak takatinden mahrum, nalları dikeceksiniz. -S. F. Abasıyanık. |
7682 | nam almak | şöhret sahibi olmak, tanınmak. |
7683 | nam kazanmak | ün sahibi olarak tanınmak. Örn: Karaman alayı, bizim harp tarihimizde büyük nam kazanmış bir alaydır. -A. Gündüz. |
7684 | nam salmak | ününü her yana yaymak. |
7685 | namaza durmak | namaza başlamak. Örn: Arabalar uzaktan görününce köyüne, adamına göre kâh derviş, kâh sofu olur, hemen namaza dururdu. -M. Ş. Esendal. |
7686 | namazı kılınmak | Müslüman birinin cenaze namazı kılınmak. Örn: Bir akşam uyudu / Uyanmayıverdi / Aldılar götürdüler / Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü -O. V. Kanık. |
7687 | namazında niyazında | İslam dininin gerekliliklerini tam anlamıyla yapan. Örn: Bunlar namazında niyazında iki temiz gardiyandı. -N. F. Kısakürek. |
7688 | name okumak | herkesin bildiği deyimleri veya sözleri söylemek. |
7689 | namerde muhtaç bırakmak | güvenilmeyecek kimselerden yardım istemek zorunda bırakmak. Örn: İş ki kocam olacak, erkek olsun, beni namerde muhtaç bırakmasın diyormuş. -H. Taner. |
7690 | namerde muhtaç olmak | güvenilmeyecek kimselerden yardım istemek zorunda kalmak. |
7691 | namı nişanı kalmamak | yok olup unutulmak. |
7692 | namusu iki paralık olmak | onursuz bir duruma düşmek. |
7693 | namusu temizlenmek | bir işin içinden kendi saygınlığını yitirmeden çıkmak. Örn: Öyleyse evvela, senin istediğin dava görülmüş olur. Yani hırsız olmadığın meydana çıkar. Namusun temizlenmiş olur. -Ö. Seyfettin. |
7694 | namusuna dokunmak | birinin namus ve onurunu olumsuz biçimde etkilemek. |
7695 | namusuna sinek kondurmamak | 1) kollamak, gözetlemek 2) namusuna, onuruna laf söylettirmemek. |
7696 | namusunu temizlemek | ahlak ve onuruna ters düşen bir durumdan kurtulmak için birini veya kendini öldürmek. |
7697 | namzet göstermek | bir iş için aday belirleyip sunmak, aday göstermek. |
7698 | nane yemek | yakışıksız bir davranışta bulunmak, uygunsuz bir iş yapmak. |
7699 | nanik yapmak | birini budala yerine koymak, alay etmek. |
7700 | nankörlük görmek | nankörce davranışla karşılaşmak. Örn: Annen bu yalıya o kadar emek vermiş, sonra nankörlük görmüş. -P. Safa. |
7701 | nar gibi | iyice kızarmış (yiyecek). |
7702 | nara atmak (basmak) | yüksek sesle uzun uzun haykırmak. Örn: Bu cevabı alan Şems bir nara atarak kendinden geçmiş ve bir daha Mevlâna'nın peşinden ayrılmaz olmuştu. -A. H. Çelebi. |
7703 | narh koymak | ihtiyaç maddeleri için değişmez fiyat belirlemek. |
7704 | nârına (nâra) yanmak | ateşine yanmak. Örn: Bizim çocukluğumuz, söğüt ağacından düdük yontmakla geçerken bir gün ele avuca sığmayan bir arkadaşın nârına yandık. -B. R. Eyuboğlu. |
7705 | nasıl ki | iki cümle arasındaki anlam ilişkisini olduğu gibi anlamıyla bağlayan bir söz. Örn: Acele etmez ağırdan alır, nasıl ki bu akşam da ağırdan alıyor. -M. Ş. Esendal. |
7706 | nasıl olmuşsa | her nasılsa. Örn: Yine, nasıl olmuşsa, ayakta dikilecek yer yokken, yanımdaki koltuk boş. -A. Ağaoğlu. |
7707 | nasıl olsa | her durumda, er geç. Örn: Nasıl olsa, daha bir gün Bodrum'da kalacağımız anlaşılıyor. -A. Erhat. |
7708 | nasır bağlamak (tutmak) | 1) nasırlanmak 2) mec. duygusuzlaşmak, duyarlığını yitirmek. Örn: O adamın kalbi nasır bağlamış. |
7709 | nasırına basmak | çıkarını engellemek. Örn: Tütün alıcılarının nasırına basmamak, gölgelerini bile çiğnemeden dolanıp da geçmek gerektiğini biliyordu. -N. Cumalı. |
7710 | nasibini almak | güzel, hoşa giden bir şeyden kısa bir süre de olsa yararlanmak, sebeplenmek. Örn: Herkes ondan haz veya hüzün, kendi nasibini alırdı. -A. Ş. Hisar. |