Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
7981 ortak olmakbir şeyi paylaşmak veya bir şeye katılmak. Örn: “Kadınları hayata ortak olmayan millet öksüzdü, yarı kuvvetini kullanamıyor demekti.” -T. Buğra.
7982 ortaklık kurmakşirket, kumpanya açmak veya çalıştırmak. Örn: “Eğer bugün hepimiz bu işe karar verir ve bir ortaklık kurarsak bu gazete çıkar.” -S. Birsel.
7983 ortalığı ... götürmek (almak)kaplamak. Örn: “O gün de bir yağmur yağmıştı, ortalığı sel götürmüştü ya, o gün işte.” -S. F. Abasıyanık.
7984 ortalığı gürültüye (patırtıya) vermekgereksiz bir telaşa düşürmek.
7985 ortalığı kırıp geçirmek1) herkesi heyecana sürüklemek. Örn: “Avrupa tiyatrosunda işveli gerdan kırışları, meşhur kantolarıyla, ortalığı kırıp geçirdiği zamanlar!” -A. İlhan. 2) çok kızarak çevresindekilere bağırıp çağırmak.
7986 ortalık ağarmaksabah olmaya başlamak. Örn: “Bu akşamki gerçek, ortalık ağarmadan tersine döner.” -F. R. Atay.
7987 ortalık düzelmektoplum içindeki karışıklık yok olmak, tedirginlik kalmamak, maddi durum düzelmek. Örn: “Ben de ödünç para bulsam hiç düşünmeden alırım. Ortalık elbet düzelir, öderim.” -M. Ş. Esendal.
7988 ortalık kararmakakşam olmak. Örn: “Ortalık kararana kadar kitap okurdum.” -A. Kutlu.
7989 ortalık karışmaktoplumda veya devletler arasında düzensizlik baş göstermek.
7990 ortalık sütliman olmaksakinleşmek, durulmak. Örn: “Tam ortalık sütliman oldu derken, şimdi de bu mektup çıkmıştı karşıma.” -A. Ümit.
7991 ortalık yatışmaktoplum içindeki düzensizlik ve kargaşa sona erip düzenli yaşayış yeniden başlamak.
7992 ortam yaratmakimkân sağlamak. Örn: “Devlet ... elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.” -Anayasa.
7993 ortama ayak uydurmakçevreye uyum sağlamak.
7994 ortama uymakçevreye uyum sağlamak.
7995 ortasını bulmakılımlı derecesini bulmak, uzlaştırmak.
7996 ortaya almakher yanını çevirmek, kuşatmak.
7997 ortaya atılmak1) ileri sürülmek, herkesin bilgisine sunulmak 2) bir kimse bir işi yapmak için kendini göstermek. Örn: “Ve yarından itibaren kılıcım -yani kalemim- elimde ortaya atılacaktım.” -Ö. Seyfettin.
7998 ortaya atmaksöylemek, ileri sürmek. Örn: “İşte bu söz üzerinedir ki Servet Bey, apartmana çıkmak emelini ciddi bir tasavvur hâlinde ortaya atmıştı.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
7999 ortaya balgam atmak kaba bir iş kıvamındayken, biri herkesin zihnini bulandıracak bir söz söylemek. Örn: “Belki Tayfur'a gönlüm vardır diye ortaya balgam atıyor.” -S. M. Alus.
8000 ortaya çıkarmakdelilleriyle göstermek, ispat etmek. Örn: “Bu işteki uygunsuzluğu daha iyi ortaya çıkarmak için bir mukayese yapalım.” -N. Hikmet.
8001 ortaya çıkmak1) yokken var olmak, meydana çıkmak, türemek. Örn: “Ama bizi, en azından Fahri'yle beni yadırgatan başka şeyler ortaya çıkmaya başladı.” -A. Ümit. 2) biri kendini göstermek. Örn: “Lanet filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah'a ve kullara karşı hezeyan ede
8002 ortaya dökmek1) çıkarmak, göstermek 2) açıklamak. Örn: “Bunun için dağarcığında ne var ne yok, tümünü ortaya döker.” -S. Birsel.
8003 ortaya düşmekkadın orta malı olmak, sokağa düşmek.
8004 ortaya konuşmaksözü hiç kimseyi hedef almadan söylemek.
8005 ortaya koymak1) herkesin görebileceği yere koymak 2) yaratmak, yapmak 3) açıklamak. Örn: “En sonra da görüşlerini edebiyata kaçmayan bir açık yüreklilikle ortaya koydu.” -H. Taner.
8006 ortaya sürülmekanlatılmak, belirtilmek, söylenmek. Örn: “Artık yazılacak satır, söylenecek söz, ortaya sürülecek düşünce kalmadı.” -Y. K. Beyatlı.
8007 ortaya yayılmakherkes tarafından duyulmak. Örn: “Günün birinde ortaya yayılan ölüm haberinde bir olağanüstülük yoktu.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
8008 oruç açmakvakit geldiğinde oruç bozmak, iftar etmek.
8009 oruç bozmakbir şey yiyerek, içerek orucunu kesmek veya sona erdirmek. Örn: “Akşam Rabia ile beraber oruç bozuyor, iftar ediyoruz.” -H. E. Adıvar.
8010 oruç tutmakoruç ibadetini yerine getirmek. Örn: “Bütün sene cumadan gayri günlerde oruç tutarım.” -R. N. Güntekin.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir