Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
8041 oyunun kurallarını bilmekyapılan işlerin nasıl, kimler tarafından ve hangi ilişkilerle sonuçlandırıldığına ilişkin bilgisi olmak. Örn: “Oyunun kurallarını baştan beri bilen biri olarak şimdiye kadar sömürülmemiştim.” -T. Uyar.
8042 öbür dünyayı boylamakahireti boylamak. Örn: “O rahmetli katırın yerine ben öbür dünyayı boylardım.” -O. C. Kaygılı.
8043 öç (öcünü) almak (çıkarmak)yapılan bir kötülüğün acısını kötülük yaparak çıkarmak, intikam almak. Örn: “Sen öz babanın öcünü alamadın diye o da dedesinin ahını yerde mi koyacaktı?” -N. Hikmet.
8044 ödev bilmek (saymak)bir şey yapmayı kendisi için yerine getirilmesi zorunlu bir iş olarak kabul etmek, borç bilmek.
8045 ödü bokuna karışmak kaba çok korkmak. Örn: “Fırsatını bulsa pencereden atlayıp kaçacak, öyle de ödü bokuna karışmış.” -A. Ümit.
8046 ödü kopmak (patlamak)çok korkmak. Örn: “Benim at sineği ile hamam böceğinden ödüm kopar.” -Ö. Seyfettin. “Oğluna nazar değecek diye ödü patlar, kaplumbağanın yumurtasına yaptığı gibi bir an bile gözünü ayırmak istemezdi ondan.” -E. Şafak.
8047 öfke yüzü göstermekçok sinirlendiğini belli etmek. Örn: “Hayatında kimseye sert muamele etmedi ve öfke yüzü göstermedi.” -N. F. Kısakürek.
8048 öfkeden deliye dönmekfazla sinirlenmek. Örn: “Torununu gizlice tavan arasında saklamakta olduğunu öğrendiğinde öfkeden deliye dönmüştü.” -A. Kulin.
8049 öfkesi kabarmakçok kızmak, sakinleşmişken yeniden öfkelenmek, tekrar sinirlenmek.
8050 öfkesini kusmakkızgınlıkla ağır hakaret etmek.
8051 öfkesini yenmekiradesini kullanarak öfkesini gidermek.
8052 öfkeye kapılmakçok sinirlenmek, kızmak, hiddetlenmek. Örn: “Siz gelin de böyle bir adamın herhangi bir öfkeye kapılacağını tahmin edin.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
8053 öğür olmakçokça birlikte bulunmaktan çok sıkı bir alışkanlık edinmek. Örn: “Çoluk çocuk öylesine öğür oldular ki anları dışarıdan gören pekâlâ çok nüfuslu tek bir aile sanabilirdi.” -H. Taner.
8054 öğütte bulunmaköğüt vermek.
8055 ökseye basmakdikkatsizlik ederek zarara uğramak veya yanılmak.
8056 öksüz kalmak1) anası veya hem anası hem babası ölmüş olmak 2) kimsesiz olmak. Örn: “O güne kadar yalnızlığımı pek o kadar duymamıştım, birden öksüz kaldım.” -R. H. Karay.
8057 öküz gibiaptal, anlayışsız bir biçimde. Örn: “Usta şoför olsa tramvay fren yapınca bunu sezer, gelip öyle öküz gibi bindirmezdi.” -H. Taner.
8058 öküz gibi bakmakkarşısındakini rahatsız edercesine bakmak.
8059 öküzün altında buzağı aramakolmayacak sebeplerle suç ve suçlu bulma çabasında olmak.
8060 öküzün trene baktığı gibi bakmakaptalca, hiçbir şey anlamadan bakmak.
8061 ölçü almak1) herhangi bir şeyin boyutlarını ölçmek 2) terzi vücut ölçülerini tespit etmek.
8062 ölçülü olmakdikkatli, hassas, düşünceli olmak.
8063 ölçüp biçmekbir konuda çok ayrıntılı düşünmek, inceden inceye düşünmek, değerlendirmek. Örn: “Değer yargılarımızı her an, hiç durmamacasına yeniden ölçüp biçmek zorunluluğumuz, işte bu aşağılanma sorunundan kaynaklanıyor.” -S. İleri.
8064 ölçüyü kaçırmakyiyip içmekte veya davranışlarda aşırı gitmek. Örn: “Ateşli tartışmalara girdiği zaman bile ölçüyü kaçırmazdı.” -H. Taner.
8065 ölü gibi1) hiç kımıldamadan. Örn: “Arkadaşlarım ölü gibi uyuklarken, ben sabahlara kadar dans ediyordum.” -R. N. Güntekin. 2) kımıldamayan, hareketsiz.
8066 ölü gözü gibisönük, fersiz (ışık).
8067 ölü gözü kadarçok az. Örn: “Üç yıldır bizim oralarda kuraklık var. Hele bu yıl ölü gözü kadar rahmet görmedik.” -R. N. Güntekin.
8068 ölü gözünden yaş ummakhiç olmayacak yerden, mümkün olmayan durumda yardım veya destek beklemek.
8069 ölüevi gibiüzüntülü, sessiz.
8070 ölüm Allah’ın emri1) “herkes ölecek, ölmek kaçınılmazdır” anlamında kullanılan bir söz 2) tehlikeli bir karar verme durumunda “ölümden korkmuyorum, ölümü bile göze alıyorum” anlamında kullanılan bir söz. Örn: Ölüm Allah'ın emri, bu işi yapacağım.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir