Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
8071 ölüm döşeğinde olmakson anlarını yaşamak. Örn: “Avrupa medeniyeti de ölüm döşeğindedir ama bu ölüme bir türlü katlanamaz yazarın gönlü.” -C. Meriç.
8072 ölüm gibiçok büyük sıkıntı, üzüntü. Örn: “Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu.” -R. N. Güntekin.
8073 ölüm kalım meselesi (savaşı) yapmak (olmak)yok olmamak amacıyla mücadeleye girişmek. Örn: “Kurtuluş Savaşı'nda bir ölüm kalım savaşı içinde idik.” -H. Taner.
8074 ölüm sessizliği çökmekyoğun ve derin bir sessizlik kaplamak. Örn: “Masanın başına oturduğum zaman ortalığa gerçekten ölüm sessizliği çöktü.” -R. N. Güntekin.
8075 ölüme koşmakkendisini bile bile tehlikeye atmak.
8076 ölümle burun buruna gelmekölümle sonuçlanabilecek çok büyük bir tehlike ile karşılaşmak.
8077 ölümü gör (öp)bir konuda karşısındakini ikna etmek için kullanılan yemin sözü. Örn: “Sevim, Beyhan'ın ölümü öp diye ısrarla getirdiği pastasından bir dilim yedi.” -H. Taner.
8078 ölümü göze almakelde etmek istediği sonuç uğruna ölüm de dâhil her türlü tehlikeye açık olmak. Örn: “Daha İstanbul'da iken buna ahdetmiş, bu yolda ölümü göze alarak Anadolu'ya çıkmıştı.” -E. C. Güney.
8079 ölümün soluğunu ensesinde duymak (hissetmek)her an öleceğini beklemek, ölüm korkusu ile dolu olmak. Örn: “Yüz yaşından daha çok insan ne kadar yaşar ki ölümün soluğunu ensemde duyuyorum.” -Y. Kemal.
8080 ölümüne susamakölümle sonuçlanabilecek davranışlarda bulunmak. Örn: “Ölümüne susamış kimse meydana çıksın.” -O. V. Kanık.
8081 ölüp ölüp dirilmekçok sıkıntı, acı çekmek veya çok ağır hastalık geçirmek. Örn: “Çünkü çiçek kokusu. Proust'un tıknefes nöbetlerinde ölüp ölüp dirilmesine yol açarmış.” -S. Birsel.
8082 ölür müsün, öldürür müsün?çok kızılacak bir terslik karşısında kalındığında söylenen bir söz.
8083 ölüsü bile yetmeken zayıf olduğu durumda bile başarılı olmak.
8084 ölüsü ortada kalmakcenazesini kaldıracak kimse bulunmamak.
8085 ölüyü güldürmekçok güldürmek. Örn: “Nadide Hanım, ilahi kadın nereden de bulur? Vallahi ölüyü güldürür, derdi.” -R. N. Güntekin.
8086 ömre bedelbir ömre değecek kadar (iyi, güzel, değerli). Örn: “Orada ümitler ve hayal sukutlarıyla geçen, bir ömre bedel hareketli hayatı!” -R. H. Karay.
8087 ömrü uzamak1) uzun süre yaşamak 2) çok dayanmak.
8088 ömrü vefa etmemekbir sonuca ulaşmadan ölmek.
8089 ömrümün varıgözümün nuru. Örn: “Yürü dilber, yürü ömrümün varı” -Halk türküsü.
8090 ömrüne bereket“ömrün uzun olsun, var ol, sağ ol” anlamında kullanılan bir söz.
8091 ömrüne ömür katmaksevinmesine, mutlu olmasına sebep olmak.
8092 ömür çürütmekuzun zaman emek vermiş olmak veya boşuna vakit geçirmiş olmak.
8093 ömür geçirmekyaşamak. Örn: “... ihtiyar adam hazin bir ömür geçiriyordu.” -F. R. Atay.
8094 ömür sürmek1) iyi ve rahat yaşamak 2) yaşamı belli şartlar içinde sürüp gitmek.
8095 ömürler olsuneli öpülenin öpene “çok yaşa” anlamında söylediği bir söz.
8096 ömürsün1) beklenilmeyen iyi davranışlar karşısında kullanılan bir söz 2) “neşeli, hoşsohbet, komik, eğlendiren birisin” anlamında kullanılan bir söz.
8097 önde gelmekönemli durumda olmak.
8098 öne almakbir şey veya bir kimseye öncelik tanımak. Örn: “Sıraya koyunca en önemlisini öne almak lazım geldi.” -B. Felek.
8099 öne çıkmakdiğerlerinden daha iyi olmasından dolayı dikkat çekmek.
8100 öne düşmek1) önden yürümek 2) kılavuzluk etmek. Örn: “Siz öne düşün. Ne derseniz onu deriz.” -A. Rasim.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir