Türkçe Deyimler - XML


IDDeyimAnlamı
8131 ötesi yok“diyecek daha bir şey yok” anlamında kullanılan bir söz. Örn: “Ötesi yok, bütün sinirlerim, iliklerim âşık oluverdi işte!” -A. Gündüz.
8132 övünç duymakiftihar etmek, kıvanmak. Örn: “Sevgili eşini kaçırarak almış olmaktan büyük övünç duyardı.” -H. Taner.
8133 övünmek gibi olmasınkendini övmeye hazırlanan kimselerce, övünmesini hoş göstermek veya alçak gönüllü görünebilmek için kullanılan bir söz. Örn: Övünmek gibi olmasın, sesim güzeldir.
8134 öyle (yağma) yok!“öyle bir şey olmaz, öyle bir şey yapılmamalı” anlamında kullanılan bir söz.
8135 öyle olsunpeki, pekâlâ.
8136 öyle veya böylene olursa olsun, her hâlde, bu durumda. Örn: “Öyle veya böyle, bir amatör, bir heveskâr işte.” -T. Buğra.
8137 öyle yakuşkusuz, tabii, elbette. Örn: “Öyle ya içgüdü, ilgili bilim adamlarına göre, insandan çok hayvan türlerinde varsaydığımız bir özellik.” -N. Uygur.
8138 özen göstermekbir şeyi özenerek elden geldiğince iyi olmasına gayret ederek yapmak, itina etmek. Örn: “Çay bitmesin diye yudum yudum içmeye büyük özen gösterirler.” -S. Birsel.
8139 özenip bezenmekbir işi ayrıntılarına varıncaya değin büyük bir özenle ve titizlikle yapmak.
8140 özgü olmak1) birine, bir şeye ait olmak 2) belli bir kimsede, şeyde veya türde bulunmak 3) aynı cinsten başka hiçbir türde veya bireyde rastlanılmamak.
8141 özlemini çekmekarzulamak, çok özlemek, hasretini çekmek. Örn: “Mustafa Kemal Paşa, özlemini çektiği bir yuvaya kavuşmuştur.” -H. Taner.
8142 özlemini duymakyürekten istemek, arzu etmek.
8143 özrü kabahatinden büyükbir suç veya kabahat için özür dilerken daha büyük suç işleyen kimseler için söylenen bir söz.
8144 özü sözü bir (olmak)söylediği söz ile yaptığı iş veya davranışları örtüşen, tutarlı olan. Örn: “Onların özü sözü birdir. Hayatları bizim için örnektir.” -N. Hikmet.
8145 özür dilemek1) özrünü ileri sürerek bir işi yapmayı istememek, bir işten bağışlanmasını istemek. Örn: “Onları, ayakta bekleyenleri görünce özür diledi.” -N. Araz. 2) yaptığı bir yanlıştan ötürü bağışlanmasını istemek. Örn: “Karyolasına ilişti, odası için özür diley
8146 pabucu dama atılmakkendinden üstün birinin çıkmasıyla gözden düşmek.
8147 pabucuna kum dolmakpabucuna taş kaçmak.
8148 pabucuna taş kaçmakortaya çıkan durum karşısında tedirgin olmak.
8149 pabucunu dama atmakkendinden üstün birini gözden düşürmek. Örn: “Her girdiği çevrede öbür kadınların pabucunu dama atmış, hep birinci kadın rolüne çıkmıştı.” -H. Taner.
8150 pabucunu eline vermekdolaylı olarak kovmak.
8151 pabucunu ters giydirmekgüç bir duruma sokarak telaşla kaçırmak.
8152 pabuç eskitmek (paralamak)bir iş için bir yere çok gidip gelmek, işi takip etmek.
8153 pabuç kadar dili olmakkabaca ve terbiyesizce karşılık vermek.
8154 pabuç pahalı1) birinin uğraşmaya kalktığı kimsenin, kendinden güçlü çıkması durumunda söylenen bir söz. Örn: Baktı pabuç pahalı, işi şakaya vurdu. 2) herhangi bir durum veya girişilen işin sonunda zararlı çıkma ihtimali bulunduğunu belirten bir söz.
8155 paçaları sıvamakkolları sıvamak. Örn: “Paçaları sıvadı, bir beygir kiralayıp köy köy dolaştı.” -E. E. Talu.
8156 paçalarından akmakpislik ve kir çok olmak.
8157 paçası tutuşmaktelaşlanmak. Örn: “Ne oldu, yine Esma'nın paçası mı tutuştu?” -H. R. Gürpınar.
8158 paçasından tutup atmakhakaretle kovmak.
8159 paçasını çekecek (toplayacak) hâli olmamakgüçsüz, beceriksiz olmak.
8160 paçavra gibideğersiz (kimse veya şey).

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir